13 Mayıs 2010 Perşembe

Çarşamba olaylarına dair dürüstçe ne düşünüyoruz?

Çarşamba olaylarına dair dürüstçe ne düşünüyoruz?

Anarşist/anti-otoriter hareket için Çarşamba (5/5) gerçekleşen olaylar dürüstçe ne anlama geliyor? O üç insanın ölümleri karşısında nasıl duracağız – buna neden olana hiç bakmadan? Mücadelede insanlar ve halk olarak nerede duruyoruz? Polis veya devlet terörünin “birbirinden ayrı olaylar” olarak gördüğü şeyleri kabul etmeyen ve gündelik temelde devletin ve kapitalist sistemin uyguladığı şiddete işaret eden bizler. Şeyleri isimleriyle anma cesareti olan bizler; polis karakolunda göçmenlere işkence yapanları ya da büyüleyici ofisler ve TV stüdyoları içerisinde yaşamlarımızla oynayanları ifşa eden bizler. O halde şimdi ne söylemeliyiz?

Bizler Banka Çalışanları Sendikasının (OTOE) yayınladığı açıklamaların veya banka şubesi çalışanlarının suçlamalarının arkasına saklanabiliriz; merhumların hiçbir yangın güvenliği olmayan bir binada kalmaya zorlandıkları ve hatta kilitlendikleri gerçeği üzerinde yoğunlaşmaya devam edebiliriz. Banka sahibi Vgenopoulos'un ne kadar aşağılık biri olduğunu söylemeye devam edebiliriz; ya da bu trajik olayın benzeri görülmemiş bir baskı furyasına fırsat vereceğine odaklanabiliriz. Çarşamba akşamı Exarcheia'dan her kim geçmeye cesaret ederse bununla ilgili net bir resim gözünde canlanabilir. Ancak bu sorunun yattığı yer değildir.

Sorun bizim için bize düşen, hepimize düşen sorumlulukları paylaşmayı bilmektir. Hepimiz bağlantılı olarak sorumluyuz. Evet, bizlere dayatılan adaletsiz kemer sıkma politikalarına karşı iktidarlarımızla savaşmaya hakkımız vardır; Tüm gücümüzü ve yaratıcılığımızı daha iyi bir dünyaya adama hakkımız vardır. Fakat politikanın başladığı yerde, bizler politik seçimlerimizden her birinden, uygun gördüğümüz her araçtan ve kabul etmediğimiz zayıflıklarımızı ve hatalarımız karşısındaki sessizliğimizden eşit derecede sorumluyuz. Seçimlerde kazanmak için insanlara yalakalık yapmayan bizler, herhangi birini sömürmekle ilgilenmeyen bizler bu trajik şartlar altında kendimize ve çevremizdekilere dürüst olma kapasitemiz vardır.

Yunanistan anarşist hareketinin şu an deneyimlediği şey topyekün hissizliktir. Çünkü incitecek sert öz-eleştiri için baskı koşulları var. "Bizim tarafımızda", işçilerin tarafında olan insanların  – iş yerlerinde durumlar biraz farklı olsa muhtemelen yanımızda yürüyecek olan ve aşırı derecede zor koşullar altındaki işçiler – ölmüş olduğu korkunç gerçeğinin ötesinde bu işçiler halkın yaşamlarını tehlikeye atan göstericilerle böylelikle karşı karşıya geldiler. Öldürmek için kasıt olsa bile (ve bunda herhangi bir sorgu yoksa), bu çok fazla tartışma gerektiren temeli olan bir durumdur – hedeflediğimiz amaçları ve seçtiğimiz araçları ilgilendiren bazı tartışmalar.

Olay gece bir sabotaj eyleminde gerçekleşmiyor. Yunanistan tarihindeki en büyük gösterisinde gerçekleşiyor. Ve burada bir dizi acı dolu soru beliriyor: Tam 150-200,000 kişilik bir gösteride, son bir kaç yılda eşi benzeri görülmemiş, "geliştirilmiş" şiddete gerçekten gerek var mıydı? Binlerin "Yakın, Parlamentoyu yakın" dediğini ve polislere küfür ettiğini gördüğünüzde, yanmış başka bir banka harekete gerçekten daha fazla şey mi katar?

Hareketin kendisi muazzam boyuta geldiğinde  – Aralık 2008 gibi diyelim – bir eylem ne getirir, şayet bu eylem bir toplumun alabileceğinin limitlerini aşarsa (en azından şu anda), ya da şayet bu eylem insanların hayatlarını tehlikeye atarsa?

Sokakları ele geçirdiğimizde çevremizdeki insanlar arasında tekiz; bizler onların tarafından, onların yanında, onlarla birlikteyiz – bu, günün sonunda, metinleri yazmamızın, posterleri asmamızın sebebidir – ve kendi sözlerimiz bir çoğunu yakınlaştıran tek bir değişkendir. Şiddet hakkında açıkça konuşmamızın ve geçtiğimiz bir kaç yılda Yunanistan'da gelişen spesifik bir şiddet kültürünü eleştirel olarak incelememizin zamanı gelmiştir. Hareketimiz kendi politik ekleminden ziyade bazen kullandığı dinamik araçlardan dolayı güçlenemiyor. Aralık 2008, sadece binler greve gitti, taş ve molotof attı diye değil büyük ölçüde politik ve sosyal karakteristiğinden dolayı tarihe geçti – ve bu düzeyde kendi zengin mirasından dolayı. Tabii ki, bize uygulanan şiddete cevap vereceğiz ama henüz kendimizin ve onların limitlerinin farkında bir biçimde uygun gördüğümüz araçlarla politik seçimlerimiz hakkında konuşmaya ihtiyacımız var.

Özgürlükten bahsettiğimizde, bu, dün özümsediğimiz şeyden her an şüphe duyacağımız anlamına gelir. Her yola gidebilmekten çekinmeyiz ve bazı klişe politik sözlerden kaçınarak şeylerin gözlerine doğrudan bakabilmeliyiz. Şiddeti kendi başına bir amaç olarak benimsemediğimizden dolayı bizler eylemlerimizin politik boyutlarına gölge düşürmemiz gerektiği açıktır. Bizler ne katiliz ne de evliya. Zayıflıklarımız ve hatalarımızla bizler sosyal bir hareketin parçalarıyız. Bugün, Böyle muazzam bir gösteriden sonra daha güçlü hissetmek yerine bizler bir şeyler söylemeyecek kadar hissiziz. Bu kendi içinde çok anlamlıdır. Bu trajik deneyimi vicdan muhasebesine çevirmek ve günün sonundan bu yana birbirimize ilham vermek zorundayız, hepimiz bilinçlerimizle eyliyoruz. Ve böyle bir kolektif bilincin işlenmesi menfaatimizedir.

Kaynak: http://www.occupiedlondon.org/blog/
Türkçesi: http://www.internationala.org/index.php/isyan/anarsist-hareket/657-yunanistan-caramba-olaylarna-dair-dueruestce-ne-dueuenueyoruz.html

Anarşi Hayat İçin Mücadeledir, Ölüm İçin Değil

ANARŞİ HAYAT İÇİN MÜCADELEDİR, ÖLÜM İÇİN DEĞİL
Aralık 2008'de, Alexandros Grigoropoulos'un öldürülmesini izleyen
olaylar sırasında,anarşist/anti otoriter hareket, medyanın "huzur,
düzen, güvenlik"ortamına geri dönüş şeklindeki faşist taleplerine "siz
dükkan camlarından sözediyorsunuz biz insan hayatlarından" diye cevap
verdi.
Ne menem  tehlikeli bir iki yüzlülük şimdi bazı insanlara, kaybedilen
hayatlardan ziyade bankadaki yangın söndürücülerin işlemediğinden söz
ettiriyor?ne menem orwelyen bir gerçeklik çarpıtmasıdır ki insanların
bu trajik olaydan sanki bir kısa devreymiş gibi bahis etmelerini
sağlıyor?

Bunun "güvenlik sarsılmasından" dem vuran Nato katillerinin
ikiyüzlülüğüne  benzediğini gerçekten göremiyor muyuz?

Çalışanlarına bankada kalmaları için şantaj yapan bir mega
kapitalistin apaçık sinisizminin ve haydutluğunun ölümler konusunda
kimseyi aklamadığını anlamıyor muyuz gerçekten?

Gerçekten, mücadele ettiğimiz canavarın taktiklerini kullanmanın
insanı bizzat ona benzettiğini anlamıyor muyuz?

Eğer anarşistler herhangi bir şey için mücadele ediyorlarsa, eğer
insanların uğruna mücadele etmelerine değen bir şey varsa o da Hayat,
Özgürlük ve Onurdur. Ölümün otoritesinin artık esamesinin okunmadığı
bir dünyadır.
6 mayıs'ta,Selanik hastane çalışanları sendikasının ve bir çok kitle
sendikasının çağrısıyla Selanik'in merkezinde gerçekleşen gösteride ön
sıralarda çoğu anarşist ve anti otoriter "bunlar cinayettir-kendimizi
kandırmayalım Vgenopoulos'un devleti işçileri öldürüyor"diye
bağırıyordular.Kuşkusuz bir çok kişye iyi gelen düşünceler bunlar.Ama
istedikleri şeyin içeriğini ve sonuçlarını tamamen kavrıyorlar mı
acaba?

5/5/2010 günü Marfin bankasında neler olduğunu tam olarak
bilmiyoruz.Ama trajik olay duyulduğunda çevremizden hiç kimse olayın
medyanın sunduğu gibi olmadığını söyleyebilecek durumda değildi. Ve bu
da trajiktir.

Çünkü eğer bizler bizzat pratiğimiz içinden,özellikle ve herşeyden
önce kendimize,bu gibi bir eylemin bizimle aynı politik mekanı
paylaşanlar için imkansız olduğunu açıkça belirtmiyorsak ölümcül
sorumsuzluk,deforme olmuş bir yaramazlık ya da bizzat kötülük sonucu
böyle trajedilerin gerçekleşmesinin yolunu açıyoruz demektir.

Genel bir ayaklanmada kontrolsüz durumlar ve ölümler olabilir; Los
Angeles'te oldu bu, Arjantin'de oldu. Ama kimse oralarda bu olayları
organize bir politik akıma yüklemeyi düşünmedi.

Marfin bankasındaki ölümlerin anarşiye yüklenmesi büyük sorumluluk
getiren bir şeydir.avantgard mantığa hoşgörü ve insan hayatına
aldırmazlığı kim görmezden gelebilir?istediğiniz kadar tecrübeli
anarşistlerin yıllardır bankaları yaktığını ve kimseye bir şey
olmadığını söyleyin. İstediğiniz kadarVgenopoulos'un işçileri bankada
kalmaya zorladığını ve içerde yeterli yangın önlemi olmadığını vs.
söyleyin.

Sorumluluktan kaçınamazsınız.

Kendine anarşist diyen ve içinde insan olan binaları ateşe verecek
kadar sorumsuzlaşabilen az sayıda insan olsa bile,bu sorumsuzluğun bir
altyapısı vardır.

Daha da kötüsü, eğer ikinci dünya savaşı sonrası Yunanistan'ındaki en
geniş çaplı ajan provokatör eylemliliğinin yolunu açtıysanız,bunun
uzun vadeli sonuçları bankada ölen o üç insanın ölümlerinin
trajedisini bile aşar.

Ve bunun cevabı "düşman pervasız" değil. Milano'daki Fontana meydanını
da biliyoruz, Barselona'daki Scala'yı da.

Bunun cevabı toplumsal alanlarda, ülkenin dört bir yanında kök
salmakta olan,ısrar ve sabırlı bir çalışmayla,yoldaşlık,karşılıklılık
ve dayanışmayla yoğrulmakta olan yoğun muhalefette. Cevap, hayat için
mücadele, ölüm için değil.

Panopticon publications/journal, The Foreigners' Publications, Stasei
Ekpiptontes Publications, Exarcheia Publications, Black Peper of the
Evian Gulf, Nixtegersia Magazine

Çeviri: D.S.
Orijinal Metin: Anarkismo - http://anarkismo.net/article/16572
Türkçesi: http://internationala.org/index.php/isyan/anarsist-hareket/692-anar-hayat-cn-muecadeledr-oeluem-cn-del.html

11 Mayıs 2010 Salı

Yunanistan- Atina: Anti-otoriter Hareketi (AK) Çarşamba olayları üzerine

İletişim/ Bildiri
(6 Mayıs)
Dün gerçekleşen büyük grevde toplum kendisine ait olmayan bir yenilgi
olan trajik bir olayla bağlantılandırılma girişimi tarafından altı
kazınmaya çalışılan büyük bir zaferi deneyimledi.

"Marfin" Bankasındaki yangın altının soğuk dokunuşundan çoktan
"soğumaya" başlamış olan politik ve sosyal sisteme "samimiyeti" sundu.

Halkın öfke atmosferinin dışında yatan ve Alexandras caddesinden
Syntagma meydanına kadar kendini ifade eden trajik olay, "şiddetin
uzmanlarının" tahammülsüzlüğünden meydana gelmiştir. Saldırgan
avangardın kabuğu düşmüştür ve toplumun dışında ve topluma karşı yatan
bir rol olarak "belayla savaşma" rolünü çıplak hale getirmiştir.
Roller, emirler ve toplumun yanında olmaktansa ona karşı olma algısına
olan takıntı, üç çalışanın ölümüne neden olmuştur.

Böyle pratiklerin ve mantıksal temellerin patronların ve devletin
çıkarlarıyla aynı olduğu ve onlara hizmet ettiklwei ifşa edilmiştir.
Tahakküm güçlerine böyle toy bir davranış patronlar ve devletle resmi
bir işbirliğinden daha etkilidir. Atina'nın başından sonuna kadar
200,000 insanın katıldığı kitlesel yürüyüş şiddetin aktarına bir
cevaptır. Her zaman kendini ifade eden sosyal öfke (squatlar,
çatışmalar ve gösteriler) kendi kendini atamış olan kurtarıcılardan
ziyade toplumun kendi seçimidir.

Anti-otoriter Hareket, kendi toplum ve "doğrudan sosyal eylem -
doğrudan demokrasi" sloganı kavramsallaştırmasına uyumlu olarak, diğer
anarşist yapıların oluşturduğu bloklar gibi kendi kendini koruyan ve
gerçek, kitlesel bir blokta binlerce insanları bir arada
çömelmektedir. Organik bir parça olarak devletin hiçbir sosyal
meşruluğu olmadığını afişe eden muazzam radikal sosyal bir payın
ifadesine katkıda bulunmuştur.

Üç işçinin ölümü üzerine konsensüs inşaa etmeye çalışan rejimin mezar
hırsızlığına rağmen, "Marfin"in" çalışanlarının kendisi kışkırtıcının
yerini saptamıştır: "meslektaşlarım bugün fesatlar tarafından
katledilmiştir." Bankanın ve çalışmayanlara talimat veren Bay
Vgenopoulos'un kişisel olarak kötü niyeti, bir gün sonra ofise
gelmekten endişe etmelidir. " Çalışma koşullarını ücretli köleliğin
krematoryumuna çeviren failler. Yangında ölen insanların yasları
politik liderlerin göz yaşlarıyla değil sadece halk hareketinin
gözyaşlarıyla tutulmalıdır.

DOĞRUDAN EYLEM, DOĞRUDAN DEMOKRASİ

ÖLEN İŞÇİLERE SAYGI

HERKES SOKAKLARA

ATİNA ANTİ-OTORİTER HAREKETİ

Kaynak: Occupied London -
http://www.occupiedlondon.org/blog/2010/05/09/285-the-anti-authoritarian-movement-of-athens-ak-on-wednesdays-events/
Türkçesi: http://www.internationala.org/index.php/isyan/anarsist-hareket/678-atina-anti-otoriter-hareketi-ak-caramba-olaylar-uezerine-.html

10 Mayıs 2010 Pazartesi

Arjantin'deki Yunanistan İsyanıyla Dayanışma Eyleminden Fotoğraflar

6 Mayıs'tan Eylem Görüntüleri

">

6 Mayıs'tan polisle çatışma görüntüleri

">

6 Mayıs'tan görüntüler

">

Atina Cuma 7/5 - Yasa ve Düzen




Yunan polisi barışçıl bir gösteriye, Tsamadou' daki göçmenler sosyal merkezine, Zaimi sokağındaki bir sosyal merkeze ve Exarcheia caddesi civarında bulunan evlere saldırdı.

Bir çok insan evlerinde ve sosyal merkezlerde dövülerek, kafalarında ve kollarında camlar kırılarak saldırıya uğradı. Yaralananlara pansuman yaptırılmadı ve bir çoğu tutuklandı.

Haber Yunanistan' ın Indymedia sayfasından çabuk yayıldı. Bu sayfayı düzenli olarak takip eden polisler, yoldaşların, tutuklananların sorgulanmak için götürüldükleri Alexandras caddesindeki polis binasının önünde toplanacaklarını biliyordu. Yoldaşların polis binasının önünde toplanmasını önlemek için polisler, tutukluları şehrin güneyindeki Petrou Ralli polis merkezine götürdüler.



Ayrıca polisler Exarcheia bölgesinde bulunan özel mülkiyetlere saldırdı ve evlerin içinde yaşayan insanları dövüp, yaraladı. Bu saldırılarda yaralanan Ioanna Manousaka, Eleftherotypia gazetesine konuştu;

Barışçıl bir yürüyüşe katıldığını ve eve dinlenmek için döndüğünü ancak kısa bir süre sonra kapısının polislerce kırıldığını duydu. Ne olduğu görebilmek için kapısına doğru giderken polisler içeri daldı ve kadını dövmeye başlayıp kafasının çeşitli yerlerinden yaralanmasına sebebiyet verdi. Evin kapı kilidini parçaladılar. Kendi evinde kadını dövüp yaralayan polisler, polis kayıtlarına geçmemesi ve medyaya bu olayın duyurulmaması için yaşlı kadını tutuklamadılar.

Mağdurun korkarak susacağını düşünmüş olmalılar ancak Ioanna gidip medyaya bu olayı anlatacak kadar cesaretliydi.

Çeviri: T.Y.
Türkçesi: http://www.internationala.org/index.php/cokusun-semptomlari/ordu-polis-devlet-teroru/658-atina-cuma-75-yasa-ve-duezen.html
Kaynak: http://actforfreedomnow.blogspot.com/2010/05/friday-75-athenslaw-and-order.html

Yunanistan' daki isyan ve tutuklularla tüm dünyada dayanışma

1 Mayıs, Napoli: Giannis Dimitrachis, Alfredo Bonnano, Christos Stratigoupoulos ile dayanışmak için dört ATM ' ye boya ve çekiç ile saldırıldı. " Özgürlüğün hayaleti her zaman dişlerinin arasında bir bıçak ile geri gelir."

28 Nisan, Prag: Yunanistan büyükelçiliği bahçesine molotof atılmasıyla yangın çıktı. Büyükelçilik girişine Dimitrakis ismi ve daire içinde "A" çizildi. Basın benzer bir kundaklama olayının Brezilya' daki Yunanistan konsolosluğunda gerçekleştiğinden bahsediyor.

27 Nisan, Londra: "Hellenic Center" işgal edildi. "Dmitrakis ve tüm anarşistlere özgürlük, Lambros Fountas' a saygı, Cezaevlerine yangın- Alfredo Bonanno ve Christos Stratigopoulos' a özgürlük!" yazılı iki banner asıldı.

27 Nisan, Buenos Aires: Yunanistan büyükelçiliği önünde toplanıldı. Beş yoldaş tutuklandı (bir tanesi polisler tarafından ciddi bir şekilde yaralandı) ve evleri arandı. Basın, büyükelçiliğe molotof atıldığından bahsediyor. " Kamu otoritesine saldırı, tecavüz ve atak, ideolojik gücün suistimali" suçlamalarıyla 29 Nisan' da hapsedildiler.

26 Nisan, Roma: San Paola' daki üç ATM şubesine boya ve asitle sabotaj düzenlendi ve " Dimitrakis' e özgürlük! " yazılamaları yapıldı. "Yunanistan Devletindeki tüm tutsak yoldaşlara özgürlük! Cezaevlerine ateş!"

25 Nisan, Barselona: Gracia bölgesinde Caixa Catalunya bankasının Atm şubesi ateşe verildi. "Bırakın dayanışma alevleri dağılsın, küllere dönüşene kadar!"

15 Nisan, Paris: Societe Generale bankasına boya ile saldırıldı, bankanın camı ve atm' si parçalandı. İnşaat halindeki emlak ajansına "-Bim!- Sermayeye savaş! Mülkiyete savaş!" yazılamaları yapıldı. Bu eylem ile "hakimiyet" e (domination) ve onun bütün formlarına karşı savaşan Yunanistan' daki ve başka yerlerdeki dostlarımıza dayanışmamızı gönderiyoruz!

30 Mart, Brüksel: Yunan kilisesi kırmızıya boyandı. "Devlet ve kilise öldürür ve hapseder!" yazıldı.

28 Mart, Paris: Yunan ortodoks kilisesinin kapıları ateşe verildi. BNP bankasının (bu banka en büyük yunan bankalarından biri olan Piraeus bankasına sahip) camları kırıldı ve ATM şubeleri hasara uğratıldı. Eylem sonrası bildirimiz: "Tüm devlet rehinleriyle ( ekmek hırsızından, bombacıya...) dayanışma! Sizlere yolunuzda iyi şanslar. Krizleri derinleştirelim, burada olduğu gibi her yerde!"

18 Mart, Brüksel: BNP bankası tamamı ile parçalandı. "Yunanistan gibi her yerde, sermaye ölebilir. Yunanistan devleti tarafından rehin alınan bütün anarşistlerle dayanışma!"

15 Mart, Brüksel: Dexia bankasınının camları kırıldı.

15 Mart, Brüksel: Yunan diplomatlarına ait iki araba yakıldı.

Çeviri: T.Y.
Türkçesi: http://www.internationala.org/index.php/isyan/anarsist-hareket/671-yunanistan-daki-isyan-ve-tutuklularla-tuem-duenyada-dayanma.html
Kaynak: Non-Fides.fr

İsveç'ten Dayanışma Eylemi

Stockholm'de 6 Mayıs günü Yunanistan'daki ayaklanmayla dayanışmak için bir eylem gerçekleştirildi.




Kaynak: http://actforfreedomnow.blogspot.com/2010/05/solidarity-from-sweden-to-greek-people.html

Hollanda'da Dayanışma Eylemi

Den Haag'da 6 Mayıs'ta Yunanistan ayaklanmasıyla dayanışmak için Yunanistan Konsolosluğu önünde bir eylem gerçekleştirildi.






Kaynak: http://actforfreedomnow.blogspot.com/2010/05/solidarity-from-holland.html

Selanik: 71 ATM kullanılmaz hale getirildi

5 Mayıs Çarşamba gününün erken saatlerinde Selanik'in çeşitli semtlerinde bulunan (Euosmos, centre, Touba, Ambelokipoi, Pylaia, Kalamaria, Sukies) 71 ATM'yi kullanılamaz hale getirerek 24 saatlik genel grevin açılışını kutlamaya karar verdik. Bu eylem toplumun işleyişinde var olan sessizliğe karşı varolan karşıtlığın bir parçası olan puzzle'ın başka bir parçasıdır. Paranın sirkülasyonuna karşı bir eylem. Herkesin yapabileceği kolay bir eylem (biraz kuru bir yapıştırıcı ve bir kaç kart bu makineleri sabote etmek için yeter). İlişkilerin tüketici kavramlarıyla açıklandığı bunun gibi bir toplumda, bizler yıkıcı arzularımızı salarak sömürünun mantığını bu şekilde değiştirerek yaşamlarımızda Devlet tarafından tanımlanmış normalliğe karşı çıkmak için her anı değerlendiriyoruz. Bizler üretimin ve böylelikle tüketim kesintiye uğratılacağı temel kriteri olan grevlerin devlete karşı gerçek tehditler olduğunu göstermek için eyliyoruz, bu biçimde normallik bloke edilebilir ve herkese yaşamlarını çalanlara karşı sokaklarda kendi direnişlerini örgütleme şansı verilmektedir. Grevlerin asimile edilmesinden ve başka bir demokratik hakka dönüşmesinden dolayı, bu tehdit gündelik yaşamda mutlu bir moladan başka bir şeye dönüşmemiştir.

Kaynak: Angry News From Around the World
Türkçesi: http://www.internationala.org/index.php/isyan/anarsist-hareket/668-selanik-71-atm-kullanlamaz-hale-getirildi.html

9 Mayıs 2010 Pazar

Yunanistan: Son gelişmeler, değerlendirmeler

Yunanyalı Yoldaşlardan Açıklama: Katiller kendi kurbanlarının "yasını tutuyor"
Aşağıdaki açıklama, Atina'daki Skaramanga ve Patision adlı anarşist
örgütler tarafından birkaç saat önce hazırlanmıştır.
Katiller kendi kurbanlarının "yasını tutuyor"
(Bugün 3 kişinin trajik biçimde hayatını kaybetmesi hakkında)
Bugün, 5 Mayıs tarihinde gerçekleştirilen büyük çaplı grev ile ilgili
gösteriler, toplumsal bir öfke patlamasına dönüştü. Her yaştan en az
200.000 insan(kamuda ve özel sektörde çalışanlar ve işsizler, yerel
halk ve göçmenler) sokakları işgal edip saatler boyunca sürekli
dalgalar halinde parlamentoyu kuşatıp ele geçirmeye çalıştılar. Baskı
güçleri ellerindeki tüm kuvvetlerle, aşina olduğumuz rollerini -
politik ve finansal otoriteleri korumak için geldiler. Çatışmalar
şiddetli biçimde saatler boyunca sürdü. Politik sistem, tüm
kurumlarıyla düşebileceği an aşağı seviyeye düştü.

Ancak, bütün bunların arasında, muhtemelen hiçbir kelimenin
açıklayamayacağı trajik bir olay gerçekleşti: 3 kişi, Stadiou
Caddesindeki Marfin bank'ın ateşe verilen şubesinde zehirlenerek
hayatını kaybetti.

Devlet ve onun medya şakşakçıları, açığa çıkan toplumsal öfkeyi
sakinleştirmek ve sarsılan otoritelerini yeniden tesis etmek,
sokakların yeniden polisler tarafından işgal edilmesini sağlamak,
devlet terörü ve kapitalist barbarlık karşısındaki toplumsal direnişi
ve itaatsizliği ortadan kaldırmak için,hiçbir şekilde utanmadan,
olayın yaşandığı ilk anlardan itibaren ölümlerin sorumlusu olarak,
yaşanan gelişmelerden fırsat bilen "katil - maskeli gençliği"
göstermeye çalıştı. Bu nedenle, son birkaç saattir polis kuvvetleri
Atina'nın merkezine doğru ilerlemekte. Bu polis kuvvetleri yüzlerce
kişiyi gözaltına aldı ve -ellerindeki silahlar ve gaz bombalarıyla -
Zaimi sokağındaki "birleşik çok biçimli eylem alanı" adlı anarşist
işgal ile Tsamadou sokağında "göçmen yuvasına" saldırı düzenlemeye
başladı. Her iki yer de Atina'ya komşu bulunan Exarchei'da
bulunmaktadır ve polisin harekatı nedeniyle ciddi zarar görmüş
bulunmaktadır. Başbakanlığın, "katillerin" yakalanmasına yönelik
harekatlar ile ilgili açıklaması ile birlikte, vahşi polis
saldırılarının yarattığı tehdit, kendiliğinden örgütlenen diğer
alanları da (işgaller ve yuvalar) tehlike altında bırakmaktadır.

Yöneticiler, devlet görevlileri ve bunların siyasi personeli,
Televizyon sözcüleri ve maaşlı kukla yazarlar da bu yönde hareket
ederek kendi rejimlerini temize çıkarmaya çalışmakta ve anarşistler
ile her türlü patronsuz direniş sesini kriminalize etmeye
çalışmaktadır. (resmi senaryo bir yana) bankayı her kim ateşe
verdiyse, muhtemelen içinde insanların bulunduğunu bilmektedir ve buna
rağmen binayı ateşe vermiştir. Bunu yapanların niyeti, mücadele
içerisindeki insanların zihnini bulandırıp kendi ellerini
güçlendirmektir; kendi muhafızlarına duraksamadan nişan alma, ateş
etme ve öldürme emri verenler, mali borçları nedeniyle geçen hafta
içerisinde üçkişinin intihar etmesine yol açanlar, tereddüt etmeden
tüm bir toplumu çapulculuğa ve köleliğe mahkum etmektedirler.

Gerçek şudur ki, bugün 3 kişinin trajik biçimde hayatını kaybetmesine
yol açan, (işten atma tehdidiyle) bir işveren olmanın avantajını
şantaj olarak kullanan ve çalışanlarının grev gününde şubelerde
-üstelik grev gösterilerinin gerçekleşeceği yeri yakınındaki Stadiou
Caddesi şubesi gibi yerlerde çalışmalarını isteyen "bay"
Vgenopoulos'tur. Bu tür bir şantaj, ancak ücretli köleliğin yarattığı
terörü gündelik hayatında yaşayanlar tarafından anlaşılabilir.
Vgenopulos'un ölenlerin yakınlarından ve bütün bir toplumdan nasıl bir
özür dileyeceğini bekliyoruz - bu ultra-kapitalist, bazı güç odakları
tarafından, mevcut politik sistemin beklenen çöküşünün ardından
kurulabilecek "ulusal birlik hükümetinin" gelecekteki başbakanı
olarak görülmektedir.

Eşine rastlanmamış bir grev katil olabiliyorsa...

Eşine rastlanmamış bir krizdeki eşine rastlanmamış bir gösteri katil
olabiliyorsa...

Yaşayan ve kamuya açık toplumsal alanlar katil olabiliyorsa...

Bir devlet sokağa çıkma yasağı ilan edip katilleri yakalama
bahanesiyle göstericilere saldırabiliyorsa...

Vgenopoulos, çalışanlarını - göstericileri için öncelikli sosyal
düşman ve hedef olacak bir bankada alıkoyabiliyorsa...

...bunun Sebebi İktidardır, Bu Seri Katil, topluma sert saldırıların
yapılmasına, sermayenin insanlar daha da köleleştirmesine, kanımızı
daha vahşi biçimde emmesine yol açacak olan çözüm önerilerini
sorgulayan her başkaldırıyı kıyımdan geçirmiştir.

...çünkü bu başkaladırılar, kendi geleceklerinde politikacıları ve
patronları, polisi ve kitle medyasını barındırmamaktadır.

... çünkü, bu başkaldırıların öne sürdükleri "tek" çözüm, kalkınma
oranlarından veya işsizlikten değil, dayanışmadan, öz-örgütlenmeden ve
insan ilişkilerinden bahsetmektedir.

Yaşamın, insan onurunun katilinin kim olduğu merak ediliyorsa,
iktidarın ve sermayenin maya tutuculuarı ve bunların yardakçıları
sadece kendilerine bakmalıdırlar. Bugün ve hergün.

SERBEST SOSYAL ALANLARDAN ELLERNİZİ ÇEKİN

KATİL, TERÖRİST VE SUÇLU OLANLAR DEVLET VE KAPİTALİSTLERDİR

HERKES SOKAKLARA

BAŞKALDIRIYORUZ!


-------------------------

5/5/2010 akşamı düzenlenen açık toplantıdan


ölenlerin isimleri açıklandı; banka çalışanları ölenler anısına bugün
greve gidiyor, polis Atina'da eşi görülmemiş saldırılar düzenliyor

Marfin bankın ateşe verilen şubesinde ölen üç banka çalışanının
isimleri açıklandı. Ölenler, 35 yaşındaki Paraskeui Zoulia;32
yaşındaki Aggeliki Papathanasopoulou, ve32 yaşındaki Epameinondas
Tsakalis.

Bu insanların ölümü nedeniyle büyük bir şaşkınlık ve üzüntü
içerisindeyiz ve Atina'dan haberleri ulaştırmanın zorluğunu yaşıyoruz.
Ancak açığa çıkan olayların ciddiyeti, haberleri iletmeyi daha da
önemli hale getiriyor. Kısaca:

*Öncelikle, kısa bir tekzip. Hiçbir anarşist, kasıtlı biçimde
insanların yaşamını tehlikeye atmaz. Banka şubeleri, yıllardır
Atina'daki protestocuların olağan hedefi niteliğindedir. Bu nedenle
gösteri günler bankalar kapalı olur. Ülkede, diktatörlük sonrası
dönemde düzenlenen en büyük gösterinin güzergahında bulunan bir banka
şubesi içerisinde çalışanları kilitli tutmak, ölümcül bir ihmaldir.
*Aşağıdaki videoda, Marfin Bank'ın sahibi bay Vgenopoulos,
çalışanların ölümünün teyit edilmesinden sadece dakikalar sonra şubeye
gelmektedir. Toplanan kalabalık kendisine sürekli olarak "katil" diye
bağırmaktadır. Videonun yaklaşık 43. Saniyesinde kalabalıktan biri
Vgenopoulos' "kaç tane yatın var?" diye sormakta, Vgenopoulos ise
eliyle "üç" diye işaret etmektedir.


*Bugün, tasarruf önlemlerinin parlamentoda oylanacağı gündür. Sendika
onfederasyonlarından GSEE, bugün 18.00 için eylem çağrısında
bulunmuştur. Komünist parti'ye yakın duran sendika konfederasyonu
PAME, parlementonun gece boyunca blokaj altında tutulması çağrısında
bulunmuştur.
*Dün Exarcheia'da, toplum polisi eşi görülmemiş saldırılar
düzenlemiştir; ortalıkta herhangi bir provokasyon olmaksızın sol
görüşlü "Göçmenler Yuvası" baskına uğramıştır, toplum polisi ortalığı
dağıtmış, kapıları kırmış, insanları dövmüş ve "Bu gece sizi
s.keceğiz" şarkısını söylemişlerdir. Baskından fotoğraflar aşağıdadır:



*Birkaç dakika sonra Zaimi Sokağındaki anarşist ekip de baskına
uğramıştır. Tanıkların anlattığına göre polis mermi kullanmış ve
binaya el bombaları fırlatmıştır. İçerde bulunan herkes
tutuklanmıştır. Toplamda 70 kişi gözaltına alınmış ve 25 kişi için
dava açılmıştır. Atina adliyesinin önünde dayanışma eylemi düzenlemek
için kalabalık toplanmaya başlamıştır.
*Bu baskından hemen önce, toplum polisi Exarcheia meydanında,
Stournari sokağı ile Tsamadou sokağının kesiştiği köşede bulunan bir
cafeye saldırmıştır. Aşağıdaki videoda, polisin içeride insanlar
olmasına rağmen cafenin ön yüzüne nasıl saldırıda bulunduğu
görülmektedir. Videonun son birkaç saniyesinde polisler arasında şu
diyalog geçmektedir:
[toplum polisi] O kaydı şimdi sil, hemen şimdi. Neden filme
alıyorsun? Kim sana izin verdi?
[kameraman] Neden?
[Toplum polisi] Çünkü ben öyle istiyorum

---------------------------

Çarşamba olaylarına dair dürüstçe ne düşünüyoruz?

Anarşist/anti-otoriter hareket için Çarşamba (5/5) gerçekleşen olaylar
dürüstçe ne anlama geliyor? O üç insanın ölümleri karşısında nasıl
duracağız - buna neden olana hiç bakmadan? Mücadelede insanlar ve halk
olarak nerede duruyoruz? Polis veya devlet terörünin "birbirinden ayrı
olaylar" olarak gördüğü şeyleri kabul etmeyen ve gündelik temelde
devletin ve kapitalist sistemin uyguladığı şiddete işaret eden bizler.
Şeyleri isimleriyle anma cesareti olan bizler; polis karakolunda
göçmenlere işkence yapanları ya da büyüleyici ofisler ve TV stüdyoları
içerisinde yaşamlarımızla oynayanları ifşa eden bizler. O halde şimdi
ne söylemeliyiz?

Bizler Banka Çalışanları Sendikasının (OTOE) yayınladığı açıklamaların
veya banka şubesi çalışanlarının suçlamalarının arkasına
saklanabiliriz; merhumların hiçbir yangın güvenliği olmayan bir binada
kalmaya zorlandıkları ve hatta kilitlendikleri gerçeği üzerinde
yoğunlaşmaya devam edebiliriz. Banka sahibi Vgenopoulos'un ne kadar
aşağılık biri olduğunu söylemeye devam edebiliriz; ya da bu trajik
olayın benzeri görülmemiş bir baskı furyasına fırsat vereceğine
odaklanabiliriz. Çarşamba akşamı Exarcheia'dan her kim geçmeye cesaret
ederse bununla ilgili net bir resim gözünde canlanabilir. Ancak bu
sorunun yattığı yer değildir.

Sorun bizim için bize düşen, hepimize düşen sorumlulukları paylaşmayı
bilmektir. Hepimiz bağlantılı olarak sorumluyuz. Evet, bizlere
dayatılan adaletsiz kemer sıkma politikalarına karşı iktidarlarımızla
savaşmaya hakkımız vardır; Tüm gücümüzü ve yaratıcılığımızı daha iyi
bir dünyaya adama hakkımız vardır. Fakat politikanın başladığı yerde,
bizler politik seçimlerimizden her birinden, uygun gördüğümüz her
araçtan ve kabul etmediğimiz zayıflıklarımızı ve hatalarımız
karşısındaki sessizliğimizden eşit derecede sorumluyuz. Seçimlerde
kazanmak için insanlara yalakalık yapmayan bizler, herhangi birini
sömürmekle ilgilenmeyen bizler bu trajik şartlar altında kendimize ve
çevremizdekilere dürüst olma kapasitemiz vardır.

Yunanistan anarşist hareketinin şu an deneyimlediği şey topyekün
hissizliktir. Çünkü incitecek sert öz-eleştiri için baskı koşulları
var. "Bizim tarafımızda", işçilerin tarafında olan insanların - iş
yerlerinde durumlar biraz farklı olsa muhtemelen yanımızda yürüyecek
olan ve aşırı derecede zor koşullar altındaki işçiler - ölmüş olduğu
korkunç gerçeğinin ötesinde bu işçiler halkın yaşamlarını tehlikeye
atan göstericilerle böylelikle karşı karşıya geldiler. Öldürmek için
kasıt olsa bile (ve bunda herhangi bir sorgu yoksa), bu çok fazla
tartışma gerektiren temeli olan bir durumdur - hedeflediğimiz amaçları
ve seçtiğimiz araçları ilgilendiren bazı tartışmalar.

Olay gece bir sabotaj eyleminde gerçekleşmiyor. Yunanistan tarihindeki
en büyük gösterisinde gerçekleşiyor. Ve burada bir dizi acı dolu soru
beliriyor: Tam 150-200,000 kişilik bir gösteride, son bir kaç yılda
eşi benzeri görülmemiş, "geliştirilmiş" şiddete gerçekten gerek var
mıydı? Binlerin "Yakın, Parlamentoyu yakın" dediğini ve polislere
küfür ettiğini gördüğünüzde, yanmış başka bir banka harekete gerçekten
daha fazla şey mi katar?

Hareketin kendisi muazzam boyuta geldiğinde - Aralık 2008 gibi diyelim
- bir eylem ne getirir, şayet bu eylem bir toplumun alabileceğinin
limitlerini aşarsa (en azından şu anda), ya da şayet bu eylem
insanların hayatlarını tehlikeye atarsa?

Sokakları ele geçirdiğimizde çevremizdeki insanlar arasında tekiz;
bizler onların tarafından, onların yanında, onlarla birlikteyiz - bu,
günün sonunda, metinleri yazmamızın, posterleri asmamızın sebebidir -
ve kendi sözlerimiz bir çoğunu yakınlaştıran tek bir değişkendir.
Şiddet hakkında açıkça konuşmamızın ve geçtiğimiz bir kaç yılda
Yunanistan'da gelişen spesifik bir şiddet kültürünü eleştirel olarak
incelememizin zamanı gelmiştir. Hareketimiz kendi politik ekleminden
ziyade bazen kullandığı dinamik araçlardan dolayı güçlenemiyor. Aralık
2008, sadece binler greve gitti, taş ve molotof attı diye değil büyük
ölçüde politik ve sosyal karakteristiğinden dolayı tarihe geçti - ve
bu düzeyde kendi zengin mirasından dolayı. Tabii ki, bize uygulanan
şiddete cevap vereceğiz ama henüz kendimizin ve onların limitlerinin
farkında bir biçimde uygun gördüğümüz araçlarla politik seçimlerimiz
hakkında konuşmaya ihtiyacımız var.

Özgürlükten bahsettiğimizde, bu, dün özümsediğimiz şeyden her an şüphe
duyacağımız anlamına gelir. Her yola gidebilmekten çekinmeyiz ve bazı
klişe politik sözlerden kaçınarak şeylerin gözlerine doğrudan
bakabilmeliyiz. Şiddeti kendi başına bir amaç olarak
benimsemediğimizden dolayı bizler eylemlerimizin politik boyutlarına
gölge düşürmemiz gerektiği açıktır. Bizler ne katiliz ne de evliya.
Zayıflıklarımız ve hatalarımızla bizler sosyal bir hareketin
parçalarıyız. Bugün, Böyle muazzam bir gösteriden sonra daha güçlü
hissetmek yerine bizler bir şeyler söylemeyecek kadar hissiziz. Bu
kendi içinde çok anlamlıdır. Bu trajik deneyimi vicdan muhasebesine
çevirmek ve günün sonundan bu yana birbirimize ilham vermek
zorundayız, hepimiz bilinçlerimizle eyliyoruz. Ve böyle bir kolektif
bilincin işlenmesi menfaatimizedir.


Kaynak: http://www.occupiedlondon.org/blog/

Türkçe çeviriler:
http://ahaligazetesi.org/haber/yunanyali-yoldaslardan-aciklama-katiller-kendi-kurbanlarinin-yasini-tutuyor/
http://www.occupiedlondon.org/blog/2010/05/07/what-do-we-honestly-have-to-say-about-wednesdays-events/#comment-9862

Yunanistan'da Neler Oluyor?

Yunanistan'da Neler Oluyor?
Dilek
Evet, 5 Mayıs günü Yunanistan'da yine on binlerce insan genel
grevdeydi ve hükümetin yürürlüğe sokmaya hazırlandığı yeni
uygulamalara karşı seslerini çıkarıyorlardı. Eylemin Yunanistan
tarihine katılım açısından damga vuracağı ilk saatlerinden belli
olmuştu, yaklaşık 200 bin kişi sokağa dökülmüş ve neredeyse orta çağın
surlarla çevrili ama düşmek üzere olan bir kalesini andıran meclis
binasının önündeki MAT'ları aşıp içeri girmelerine az kalmıştı.

İlerleyen saatlerde, biber gazları, tazyikli boyalı su, göz yaşartıcı
bombalardan göz göz görmez olmasıyla birlikte, iyice gerginleşen bu
geniş kalabalığın içersinde kendilerini çoğunlukla kara blok olarak
tanımlayan bir kesim, hükümete ve onun polisine karşı tepkisini ve bu
ekonomik kısıtlamaların asıl cezasını kimlerin çekmesi gerektiğini
hatırlatmak amacıyla bankaların ve diğer başka zincir mağazaların
camlarını kırmaya başladı. Gözlerimiz, 2008 Aralık'ında Alex'in polis
tarafından öldürülmesini takip eden olaylara benzer bir şekilde
alışveriş merkezi, banka, starbuck, mc donalds, H&M vs gibi markalara
ait binaların yakılmasına alışık olduğundan, az ileride binaların
boyunu aşıp gökyüzüne yükselen kara duman kütlesine biraz umursamazca
ilişti. Çok geçmeden o dumanın Stadio'daki Marfin bankasına atılan bir
(kaç) molotofla alevler içinde kalan binadan kaynaklandığını öğrendik.
Ancak, bu sırada binanın içerisinde çalışanların olduğu ve yoğun
dumana mahsur kaldıkları ve bunun sonucunda 3 çalışanın hayatını
kaybettiği haberini ise idrak etmemiz hiç kolay olmadı.

Evet, bu olaylar ardında derin bir üzüntü bıraktı. Kelimelerle ifade
etmek ne kadar da kolay ama evet, o bankada çalışan 3 kişi öldü. Bu
acı olay 5 Mayıs'taki Yunanistan tarihinde az rastlanan geniş genel
grev katılımına büyük bir gölge düşürdü. Bu olayın ardından pek
muhtemel "Şu anarşistler ne kadar da ileri gitti! Alın, bakın işte
şiddetin böyle bir tarafı da var!, Şiddet taraftarlarıyla sadece genel
greve katılacakları ayırmak lazım bundan böyle!, Bunların hepsi
provokatör, demokrasimize zarar veriyorlar!" vs vs gibi bir sürü
tepkisel düşünceler hükümet erki ve parlamenter tarafından hemencecik
ana medyada yerini buldu. Bu düşünceleri onaylayan kalabalık bir
kesimin olduğunu kestirmek de hiç zor olmasa gerek. Bu gibi genel
yargıları daha donra sorgulamak üzere şimdilik dikkatinizi başka bir
yöne çekmek istiyorum.

Belki bu bankanın binasının yanmasına yol açan birkaç molotoftu, peki
bu 3 kişinin ölümüne sizce sadece bu mu yol açtı? Bu insanların
kurtulma şansı yok muydu? Vardı da kimler bunu engellemiş
olabilirlerdi? Kimler bu insanları hem özel sektör hem de kamu
çalışanları için genel bir grev çağrısı varken, hem de eylemlerin
merkezinde olan binalarında çalışmaya zorlamış olabilir hiç düşündünüz
mü? Pek tabii ki sevgili patroncukları, müdürcükleri.. Bu dehşet
verici olayın sorumluları maalesef onları o yangın merdiveninden
yoksun binaya kilitleyen müdürlerinde ve grev kırıcılığa zorlayan
patronlarında. Peki, kim bu meşhur patron, karşımıza Yunanlılar için
hiç de şaşırtıcı olmayan bir isim çıkıyor: Andreas Vgenopoulos. Marfin
Yatırım Şirketinin kurucusu ve yönetim kurulu başkanı, olaylı bir
şekilde özelleştirilen Olympic havayollarının yeni sahibi, McDonalds
ve Burger King'in Yunanistan da yerini tutan fast food zinciri
Goodys'in, Bluestar, Superstar yolcu ve araba taşıyan feribot
şirketlerinin ve daha saymakla bitmez daha bir sürü irili ufaklı
şirketin, özel sağlık kurumlarının sahibi. Olayın ardından bankasının
önüne gelerek olay yeri izlemesinde "Aman canım, pek de bir şey
olmamış, sadece 3 kişi ölmüş" şeklindeki rahat tavrı da
hafızalarımızda dehşet verici bir izlenim bıraktı.

Bu olayı takip edecek bir mahkeme mutlaka olacaktır, kamera çağında
yaşıyoruz değil mi, bankanın etrafında olan yüzlerce kişiden elbette
birileri "tespit edilip" işte bunlar yaptı denip, mahkûm edilmeleri
uzak bir ihtimal değil. Peki, çalışanlarını adeta ölüme yollayan
patron Vgenopoulos, bu olaydan herhangi bir şekilde sorumlu tutulacak
mı dersiniz? Pek tabii ki de hayır!

Bugün, birçok çalışanın benzer işyeri koşullarında çalıştırıldığını
tahmin ediyorum. Belki de öncelikle kendi çevremizden başlayıp,
bunları sorgulamak gerekiyor. Pek çok çalışan maalesef bunu sorgulama
hakkına bile sahip değil, ama düşünsenize genel olarak herkes için
gayet prestijli bir işyeri ve çalışma ortamı olarak kabul edilen bir
bankadan bahsediyoruz ve belli iş güvenliği standartlarını bile yerine
getirmediğini görüyoruz. Peki, siz kendi çalışma ortamınızdan emin
misiniz? Elbette başınıza aynı şeylerin geleceğinden değil, ama bir
sorgulasanız diyorum, herhangi bir panik anında etrafınız kırılmaz
camlarla mı kaplı? Çabuk bir şekilde dışarı çıkmanızı engelleyecek
turnikeler mi var yoksa çıkış kapısında, ahh yazık yoksa sizi tek
çıkış yeri varken, sizi üst katlara çıkmaya zorlayan beyinsiz
müdürleriniz olabilir mi? Evet, bu ve benzer şeyleri şimdi rahat
koltuklarınızda aklınızdan geçirmek olası bile değil belki. Bunu dile
getirmek zorunda olmak ne yazık ama o halde ölümünüzden biraz da siz
sorumlusunuz. Neden mi: Ses çıkarmadığınız için, kabul etmeseniz de
paşa paşa size söylenenlere uyduğunuz için, en azından iş güvenliği
koşullarını yerine getirmeyen patronlarınıza sizin sırtınızdan para
kazandırdığınız için vs vs....


Kaynak: http://350gram.blogspot.com/2010/05/yunanistanda-neler-oluyor.html

6 Mayıs 2010 Perşembe

Yunanistan'daki işçilerle Enternasyonel Dayanışma Çağrısı

Yunanistan'daki krize dair açıklama

Yunanistan, hepimizi beklemekte olan sosyal parçalanmanın test edildiği
yer. Bu politikalar bütün kurumsal partiler, tüm hükümet ve küresel
kapitalizmin bütün kurumları tarafından kanunlarla düzenlenmekte. Bu
barbarca kapitalizmi durdurmanın yalnızca bir yolu var, kitlesel
doğrudan eylemleri, grev ve gösterileri bütün Avrupa'ya yaymak.

YUNANİSTAN'DAKİ İŞÇİLERLE DAYANIŞMA!

Yunanistan işçi sınıfı öfkeli, ve iyi bir nedenleri var, Yunanistan
Devleti'nin iflasının sorumluluğu işçilerin omuzlarına yüklenmekte. Biz,
farklı olarak uluslararası finans kurumlarının ve Avrupa Birliği'nin
sorumlu olduğunu söylüyoruz. Finansal kurumlar Dünya'yı batırdı, özellikle
Yunanistan'ı, ekonomik ve tarihsel boyutları olan sosyal krize itti,
ülkeleri borçlandırdı ve şimdi yine aynı kurumlar Devletler'in aldıkları
riskleriyle, borçlarını geri ödeyememesinden şikayet ediyorlar. Biz bu iki
yüzlülüğü ilan ediyoruz, Eğer Yunanistan -ve tüm diğer ülkeler- borçlarını
ödeyebilecekse bile, ödememeliler: bu krizden kaynaklanan zararları
ödeyecek olanlar, bu krizin yaratıcılarının sorumluluğudur, -finansal
kurumların-. Yunanistan'daki işçiler, ülkelerinin borçlarını ödemeyi
reddetme hakkına sahiptir. Onların krizi için ödemeyi reddediyoruz!

............

Alternatif Özgürlük (Fransa)
İşçilerin Dayanışma Hareketi (İrlanda)
Özgürlükçü Sosyalist Birliği (İsviçre)
Zabalaza Anarşist Komünist Cephesi (Güney Afrika)

Çeviri: Emre Özkapı

kaynak: http://athens. indymedia. org/front. php3?lang= el&article_ id=1164965

Atina - Anarşist Simos Seisidis hastane kafesinde yaşam savaşı veriyor

Yoldaş Simos Seisidis'in nakliye edildiği KAT hastanesinde terör iklimi hüküm sürüyor. Öğlen vakti doktorlar bir kaç ciddi yarası olan bacağını ters çevirebileceğinden korkarken ikinci bir ameliyat gerçekleştirdiler. Bunun sebebi klinik olarak öldükten ve yeniden hayata döndükten sonra Hippocratic Hastanesine nakil edilmesidir ve halen durumu riskli olmasıdır.


Durumu doktorların sözleriyle halen çok ciddi. Şu an yoğun bakımda değil, ancak çok sıcak ve hiçbir işe yaramayan eski bir havalandırması olan özel tasarlanmış bir oda/kafeste. Odada, hastanede kaldığı sürede, polis kalıcı olarak nöbet tutacak. Avukatın onu görmesine izin verilmiyor ve dün öğleden sonraya kadar, ailesiyle de görüştürülmedi.

Yardımcı doktor, annenin gürültülü protestosuna "Onunla ilgileniyorum, üzülmüyor musun"! dedi. Şükür ki, görevlerini yerine getiren başka bir doktorun ve baş hemşirenin yardımıyla onu görebildiler.

Polis varlığı muazzamdır ve dünkü gösteriler esnasında, balaklavalı ve silahlı EKAM özel polisleri hastaneyi devriye geziyordu! Şu an zaten güvenlik önlemleri fazlasıyla varken, ailelerin ve arkadaşlarının üstlerinin aranmasıyla kilitli kafese girmeleri bir terördür! Yoldaş hastanede uzun bir süre kalacak ve yeniden ameliyata girecek.

Dört yıldır ismi etrafında bir efsane dolaşıyor ve daha önce hiç yaşanmamış derecede büyük bir baskı patlaması durumuna kadar ve Savvas Xiros'a [ciddi bir biçimde yaralanan ve özel ilaç yönetiminden dolayı yarı baygınken CIA tarafından ziyaret edilen tutuklu 17 Kasım üyesi] yapılan "muameleden" hafızalarımızda kalanlarla, bizler bunları daha yakında izleyeceğiz.

SIMOS YANLIZ DEĞİLDİR!

Kaynak: http://actforfreedomnow.blogspot.com/
Türkçesi: http://internationala.org/index.php/cokusun-semptomlari/ordu-polis-devlet-teroru/651-atina-anarist-simos-seisidis-hastane-kafesinde-yaam-sava-veriyor.html

Yunanistan'da Ayaklanma: Bu Bir Sınıf Savaşı

5.5.2010
Atina'da kemer sıkma politikalarına karşı protestocularla polis
arasında süren çatışmalar esnasında Marfin Bankası'nda çıkan yangın
sırasında 3 banka çalışanı hayatını kaybetti.
5 Mayıs'ta Genel Grev'in zirvesini işaret eden Atina protesto
yürüyüşüne, medyanın genel greve katılmasından dolayı medya yorumu
eksik olmasına rağmen yaklaşık 200,000 kişi (yabancı haber
ajanslarının sadece PAME yürüyüşünün 20,000 dediği) katıldı. PAME
(Komünist Parti sendikası) eylemcileri Syntagma meydanını terk
ettikten sonra, ilk ana yürüyüş hattı Stadiou caddesinin sonunda ilk
patlak veren çatışmalarla Parlamentoya ulaşmadan önce başladı. Yürüyüş
daha sonra Başbakanlık muhafızlarının geri çekilmek zorunda kaldıkları
Meşhul Asker anıtınna kadar sürdü ve parlamento basılmaya çalışıldı
ancak çevik kuvvetin sağlam durmasıyla kitle geri itildi. Yakın
çatışmalar Parlamentonun etrafında protestocuların molotof kokteylleri
ve taşlarla bir çevik kuvvet zırhlı aracını ateşe vermeleriyle patlak
verdi ve polis Atina'nın atmosferini dayanılmaz bir acılık kaplayacak
şekilde fazla gözyaşartıcı gaz bombaları kullandı. Syntagma meydanına
daha fazla kortej girdikçe, çatışmalar şehir merkezine sıçradı ve 5
saatten fazla sürdü.

Çatışmalar esnasında Attika Vilayet Karargahı dahil bir kaç devlet
binası ateşe verildi. Bu haberi yazarken Finans Bakanlığının binasının
ateşe verildiğini ve önemli vergi belgelerinin çıkan yangınla yok
edildiğini öğrendik. İlginç olan petrol bombasınını yetişemeyeceği bir
binanın dördüncü katının yanıyor olmasıydı. Bina tamamen çökme
tehlikesinde.

Saat 14:00'te başlayan haber bültenlerine göre, olayların baskısı
altında, çoğu radyo ve TV istasyonları grevlerini kırmaya karar
verdiler ve Marfin Bank'ın Stadiou caddesindeki şubesinde 3 işçinin
(biri hamile bir kadın) öldüğü çıkan yangının protestocular tarafından
çıkarıldığını iddia ettiler. Fakat bu kanıtlanmamış bir iddiadır.
Benzer bir olay bir kaç on yıl önce bir kaç insanın ölmesine neden
olan Panepistimiou caddesindeki Kappa-Marousi binasında çıkan yangının
anarşistlerin üzerine atıldığında yaşanmıştı. Daha sonra yangının
polisin attığı gözyaşartıcı gaz bombaları nedeniyle başladığı
kanıtlanmıştı.

İtfaiyecilerin binayı boşaltırken görüntüleri
http://news.bbc.co.uk/1/hi/world/europe/8661385.stm

Yanan bankada çalışan bir işçinin bu akşam yaşanan trajik ölümlere
dair açıklamaları (İngilizce)
http://www.occupiedlondon.org/blog/2010/05/05/an-employee-of-marfin-bank-speaks-on-tonights-tragic-deaths-in-athens/

Üç işçinin trajik ölümlerinin ardından Yunanistan'ın başkentinde yeni
çatışmalar patlak verdi. Marfin'in patronu olay yerine geldiğinde
büyük bir kalabalık bir araya geldi. İşçileri binaya kilitleyerek grev
kırıcıları olmaya zorlayan banka kodamanını suçlayan kalabalıkla polis
arasında çatışmalar başladı.

Parlamento'da Yunanistan Komünist Partisi, hükümeti ajan-provokatör
faşist grupların gerçekleştirdiği ölümlerle bağlantılı olmakla
suçladı. Komünist Partinin iddiaları 50 faşistin sabahın erken
saatlerinde sendika bayraklarıyla PAME eylemine girmeye çalışmalarına
dayanıyor. Faşistler tespit edildi, takip edildi ve çevik kuvvet hattı
arkasında gizlendikleri görüldü. Aşırı sağcıların ölümlerin arkasında
oldukları iddiasıyla, Radikal Sol Koalisyonu Parlamentoda hükümetin
kaybedilen yaşamlardan üzüntü duyuyormuş gibi yaptığını açıkladı.

Bu sırada, daha geniş çatışmalar Selanik'te patlak verdi. 50,000 kişi
düzinelerce banka ve şirket mağazası Yunanistan'ın ikinci en büyük
kentinde tahrip edildi. Polisle çatışmalar saatlerce sürdü. Haber
ajanslarına göre anarşistler şehrin İşçi Merkezini işgal etti.

Patras'ta, yaklaşık 20,000 protestocu ile traktör sürücüleri ve çöp
kamyonu sürücülerinin araçlarıyla katılımıyla bir araya geldiler.
Şehrin merkezi caddelerine yanan barikatlar dikildi ve polisle
çatışmalar arttı.

Ioannina'da protestocular bankalara ve şirket mağazalarına
saldırdılar. Polis çok fazla kimyasal kullandı. Heraklion'da, 10,000
kişi kemer sıkmalara karşı yürüyüşe geçti. Corfu'da, kemer sıkma
politikalarına karşı yürüyüşte yer alan protestocular Vilayet
Merkezini işgal ettiler. Protestocular Naxos Yönetim Merkezini ve
Naoussa Şehir Merkezini işgal ettiler.

Atina ayaklanmalarının bir sonucu olarak, polis şehrin bütün merkezini
kordona aldı, giriş çıkışlarda arama noktalarını genişletti. Polisler
çalışırken izinliler geri çağırıldılar. Bunları yazarken çatışmalar ve
öfke şehrin merkezine doğru devam ediyordu. Haber ajansları polisin
Exarcheia'da anarşist bir squatı basmaya hazırlandığı iddia edildi.


Kaynak: Libcom.org

Türkçesi: http://internationala.org/index.php/isyan/anarsist-hareket/648-yunanistanda-ayaklanma-bu-bir-snf-sava.html

Atina: Bir Marfin Bankası çalışanının akşam gerçekleşen trajik ölümlere ilişkin açıklaması

5.5.2010
Atina: Bir Marfin Bankası çalışanının akşam gerçekleşen trajik
ölümlere ilişkin açıklaması - lütfen yayın


Atina'da bu geceki trajik ölümlerden sonra yoruma pek fazla yer yok -
hepimiz olaydan dolayı şoke olduk ve derin üzüntü duyduk. "Occupied
London" da dahil ölümlerden kasti olarak anarşistlerin sorumlu
olduğuna dair spekülasyon yapanlara ancak şu cevabı verebiliriz: sırf
başka insanları öldürmek için sokağa çıkıp, özgürlüğümüzü riske atıp
yunan polisiyle çatışmayız. Anarşistler katil değiller, ve Yunan
Başbakanı Papandreou, ulusal ve uluslararası medyanın giriştiği hiçbir
beyin yıkama diğer türlüsüne kimseyi ikna edemez.

Üzüntümüz devam ederken ve olaylar hala çok hızlı gelişirken, bugün
Atina'da ateşe verilen ve üç çalışanın trajik ölümünün gerçekleştiği
Marfin bankasının bir çalışanı tarafından yazılan bildirinin kaba bir
çevirisini yayınlamak istiyoruz.

"Bugün hiç de adil olmayan bir şekilde ölen iş arkadaşlarımın
arkasından konuşmak ve bazı nesnel doğruları söylemek zorunda
hissediyorum kendimi. Bu mesajı tüm medya organlarına gönderiyorum.
Kim hala azıcık vicdan sahibiyse bunu yayınlamak durumunda. Diğerleri
hükümetin oyununu oynamaya devam edebilir.

İtfaiye söz konusu binaya hiç bir zaman işletme lisansı vermedi.
İşletme izni, pratikte Yunanistan'daki tüm işyerleri ve şirketlerde
olduğu gibi, hasıraltı edildi.

Marfin bankasındaki hiç bir bölüm yangınla mücadele konusunda
eğitilmiş çalışanlara sahip değildi, yangın söndürücülerin
kullanılması konusunda bile. Yönetim bu tarz bir eğitim için yüksek
maliyet bahanesine sığınıyor ve çalışanlarını korumak için en temel
önlemeleri dahi almayacak.

Bir kez bile hiç bir binada tahliye tatbikatı ya da bu tür durumlarda
ne yapılası gerektiğine dair itfaiye eğitimi yapılmadı. Marfin
bankasında yapılan tek tatbikat terörist eylem senaryolarına karşı
olandı ve onlar da özellikle öyle bir durumda bankanın "büyük
başlarını" kaçırma planları üzerineydi.

Mevzubahis bina, yapısı yangının büyümesine elverişli olmasına ve
zeminden son kata kadar eşya ile, kağıt, plastik, kablo, mobilya gibi
yanıcı eşyalar doldurulması göz önünde bulundurulursa, yangınla
mücadeleye uygun değildi. Bina yapısı itibariyle banka olarak
kullanılmaya uygun değildi.

Hiçbir güvenlik görevlisi ilk yardım ve yangın söndürme konusunda
bilgili değil, binanın güvenliğinden sorumlu oldukları halde. Banka
çalışanları Bay Vgenopoulos'un arzusuna göre itfaiyeci ya da güvenlik
görevlisi işlevini üstlendiler.

Banka yönetimi çalışanlara, sabah erken saatlerde ısrarla istemelerine
rağmen, bugün bankayı terk etmelerini yasakladı- çalışanları kapıları
kilitlemeye zorladırlar ve tekrar tekrar telefonla gün boyunca kontrol
ettiler. İnternet bağlantısını kesip çalışanların dışarıyla
iletişimden men ettiler.

Bu günlerin mobilizasyonuna yönelik banka çalışanlarını birçok gün
tamamen terörize etme girişimleri var, sözlü bir "teklif"le: ya
çalışın ya da kovulun.

Banka soygununa karşın bahsedilen bölümde bulunan iki sivil polis
bütün gün ortalıkta görülmedi, banka yönetimi çalışanlara orada
olacaklarına dair söz verdiği halde.

Son olarak, beyefendiler, kendi eleştirinizi yapın, şoke olmuş gibi
görünmekten vazgeçin. Bugün olanlardan siz sorumlusunuz ve her hukuk
devletinde (zaman zaman kendi TV gösterilerinizde kullanmaktan
hoşlandığınız gibi olanlarda), yukarıdaki davranışlarınızdan dolayı
tutuklanırdınız. İş arkadaşlarım bugün kasten öldürüldü: Marfin
bankası ve kişisel olarak açıkça bugün (5 mayıs genel grevi) işe
gelmeyenlerin yarın ortalıkta görünmemesi gerektiğini(çünkü
kovulacaklarını) belirten Bay Vgenopoulos'un kastıyla.

Kaynak: http://www.occupiedlondon.org/blog/2010/05/05/an-employee-of-marfin-bank-speaks-on-tonights-tragic-deaths-in-athens/