24 Aralık 2008 Çarşamba

Öğrencilere mektup

Atina işçilerinden öğrencilere açık mektup, polisin genç bir çocuğu vurmasını takiben gelişen sosyal karışıklıklar üzerine.


Yaş farkımız ve genel yabancılaşmamız sizinle sokakta tartışmayı bizim için zor hale getirdi; size bu yüzden bu mektubu yolluyoruz.

Birçoğumuz (henüz) kel ya da koca göbekli değil. Bizler 1990-91 hareketinin parçasıyız. Bunu duymuş olmalısınız. O günlerde, okulları 30-35 gün için işgal ettiğimiz sırada, faşistler bir öğretmeni öldürdüler, çünkü doğal rolünün (bizim gardiyanımız olmak) ötesine ve çizgiyi aşarak karşı tarafa geçmişti; o bizimle beraber gelmişti, mücadelemizin içine. Sonra, en sert olanlarımız bile sokaklara döküldü ve isyan etti. Buna rağmen, sizin bugün kolaylıkla yaptığınızı yapmayı düşünmedik bile: polis merkezlerine saldırmak (“polis merkezlerini yak…” şarkısını söylememize rağmen).

Yani, bizim ötemize geçtiniz, tarihte her zaman olduğu gibi. Koşullar farklı elbette. 90lar’da bizi kişisel başarı vaatleriyle geçiştirdiler ve bazılarımız bunu yuttu. Şimdi insanlar bu peri masalına inanmıyor. Büyük kardeşleriniz 2006-07 öğrenci hareketi sırasında bize bunu gösterdiler; şimdi siz de peri masallarını suratlarına tükürdünüz.

Buraya kadar her şey yolunda.

Şimdi iyi ve zor meseleler başlıyor.

Size kendi mücadelelerimizi ve yenilgilerimizi (çünkü dünya bizim olmadıkça bizler hep yenilenler olacağız) anlatabiliriz ve siz de bizim öğrendiklerimizi dilediğiniz gibi kullanabilirsiniz:

Yalnız durmayın. Bizleri çağırın; olabildiğince insan çağırın. Bunu nasıl yapacağınızı bilmiyoruz, siz yolunu bulabilirsiniz. Okullarınızı zaten işgal etmiş durumdasınız ve bize en önemli sebebin okullarınızdan hoşlanmamanız olduğunu söylediniz. Güzel. Madem onları işgal etmiş durumdasınız, işlevlerini değiştirin. İşgal yerlerini öteki insanlarla paylaşın. Okullarınızın, yeni ilişkilerimize ev sahipliği eden ilk binalar olmalarına izin verin. Onların en güçlü silahı bizi bölmek. Nasıl birlikte olduğunuz için polis merkezlerine saldırmaktan korkmuyorsanız, yaşamı birlikte değiştirmek için bizi çağırmaktan da korkmayın.

Hiçbir politik organizasyonu (anarşistler ya da diğerleri) dinlemeyin. Ne yapmanız gerekiyorsa yapın. İnsanlara güvenin, soyut düzen veya ideallere değil. İnsanlarla doğrudan ilişkilerinize güvenin. Arkadaşlarınıza güvenin; olabildiğince fazla insanı kendi mücadelenize katmaya çalışın. Mücadelenizin politik içeriği olmadığını ve sözde kazanması gerektiğini söyleyenleri dinlemeyin. Mücadeleniz içeriktir. Sadece mücadeleniz var onun gelişmesini korumak sizin elinizde. Sadece sizin mücadeleniz hayatlarınızı değiştirebilir, yani sizi ve arkadaşlarınızla olan gerçek ilişkilerinizi.

Yeni şeylerle yüz yüze geldiğinizde devam etmekten korkmayın. Her birimiz, yaşlandığımız için, beyinlerimize kök salmış şeylere sahibiz. Siz de, genç olmanıza rağmen. Bu olgunun önemini unutmayın. 1991’de, yeni dünyanın kokusunu almıştık ve, bize güvenin, onu zorlu bulmuştuk. Her zaman sınırlar olması gerektiğini öğrenmiştik. Metaların yok edilmesinden korkamayın. Dükkânları yağmalayan insanlardan korkmayın. Bütün bunları biz yaptık, bunlar bizim. Sizler (tıpkı geçmişte bizler gibi), her sabah kalkıp, sonradan bizim olmayacak şeyleri üretmek için yetiştirildiniz. Şimdi her şeyi beraberce geri alalım ve paylaşalım. Tıpkı dostlarımızı ve sevgilerimizi paylaştığımız gibi.

Bu mektubu acele yazdığımız için özür dileriz, ancak işi mazeretle sallayarak bunu yaptık, patronumuzdan gizli olarak. Bizler işe hapsedildik, tıpkı sizin okula hapsedildiğiniz gibi.

Şimdi patronumuza yalan söyleyip işten ayrılacağız: Sizlerle buluşmak için Syntagma meydanına geleceğiz, ellerimizde taşlarla.


Proleterler

Çeviri:teg
Kaynak: www.libcom.org

Yunanistan'daki Yoldaşlara, Uzaklardan, Çok Uzaklardan Dayanışma Bildirisi

Yunanistan'daki Yoldaşlara, Uzaklardan, Çok Uzaklardan Dayanışma Bildirisi

Gerçeğe dair tutkunun taşkınlığındaki bedenleri ayıran bir alan yoktur: onlar bireyselleştirmez. "Ne Korkunç bir şiddet" diyor burjuva basını, şunu yakmak, bunu yıkmak, kıymetli sokaklarınızı, otobüsleri, arabaları ve binalarınızı ateşe vermek, bu ne kaostur kaldırımlarınızdaki. Bu nasıl bir duman ki, herkes kör oldu; sağır edici çığlıklarınız bu son sağlıklı modanın toplumsal kumaşını yırtıp atıyor ve şehir felç oluyor! Hatta bazıları sizden hoşlanmışa ve bu yüzden tanımı gereği sizden endişe etmişe benziyor: yeter ki "sizler" yoldan çekilin ve it sürüsü, katliama olan tepkiyi sessiz bir katliamla bastırmanın tadını çıkartsın. Ama kaygılılar; nedir örneğin dolaysız amacınız? Başka bir deyişle, bu çılgın "gençlik" akıl sağlığı adına ne zaman duracak? Lütfen kendinizi onların gazetecilerina anlatın! Küresel burjuvazinin ve onların tıbbi hijyen devletlerinin nasıl da olağanüstü bir dayanışmasıdır bu! Katillerinin her birinin kendi katliam projelerini kovuşturması, acınası kaygılarının aralarında nasıl da bitmek tükenmez bir takas ve dolaşım sürecine dönüşüyor- yakın gelecekte takas edece ve dolaşıma sokacak bir şey bulamayacaklarına dair korkuları nedeniyle, bu daha da böyle.

Bedenlerimizi şeyleşmiş tekil burjuva imgesine dayanarak damgalayan bu "felçliliği", "körlüğü", "sağırlığı", "suçluluğu", "deliliği" biliriz: bize karşı aman da ne merhametli bir acıma duygusuyla dolu bu, tarihin en zavallı yaratığının imgesine dayanarak. Yoldaşlar, durmak yok! Biz sakatlar, bize dayatılan bu gündelik toplumsal hakikatı ifşa ettiğiniz için ve onun yerine yıkım aracılığıyla, müşterek'in bedenlerinden geçen tutku ve arzuların damgaladığı yeni bir hakikat yarattığınız için sizleri selamlıyoruz.

Burjuva çoktandır, sadece kendi imgesinde değil, kendi imgesi için de bir dünya kurdu; bu imge, bizi zahmet eder de içine alırsa, bizi kendi mükemmel bedeni denen şeyin demir kafesine sokmaya çalışıyor: İnsan Bedeni denen bu kurgusal canavar, eğer varsa tek gerçek canavardır, ve şimdi yanan otobüsler, arabalar, sokaklar ve binalara, sahip olduğu tek ve biricik kabul edilebilir aşırılığın, (şimdi, burjuvazinin bireyci-sikici bedenlerinin imgeleminin çok ötesindeki sizin kollektif bedenlerinizle karşılaştıklarında korkudan titreyen) ultra-canavar-robokop-katil-domuz sibernetik organizmasınn (sibernetik organizma sakatların gerçek zıddı) desteğiyle baştan beri damgasını vurmuştu.

Evet, para topala 20 bacak verebilir, eğer topal 19'unu kapitalist devlete verir ve tek bir tahta bacakla gösteri toplumuna kenarından katılırsa. Kendi yalanlarına hiçbir zaman gerçekten inanmamış olan burjuvazi, bu yalanları, -bizden zaten her zaman esirgenen bireysellik adına bize zavallıca bir sözde arzu atfederek - onlar için onaylamamızı istiyor. "Selam olsun, normalizasyonun rehabilitasyon kamplarına, sosyal hizmet çalışanlarına, mesleki terapistlere, dudak okumalarına, bacak askılarına, kulak protezlerine, askeri üretim protezlere! Ayağa kalkın, kar getiren tekerlekli sandalyeler, profesyonellerin öncülük ettiği ve bireysel bağımsızlık amacıyla kollektifliğin bölündüğü oturum destek gurupları, "sakatlığı" gizleyen yedek parçalar, "düzgün çiftleşme"yi sağlayacak takviye falluslar, enjektörler, kremler (ki, queer'ler kullanırsa tehlikelidir bunlar!), "özel eğitim", duvarlı ve duvarsız tımarhaneler, psikiyatrik, tıbbi ve sosyal entegrasyonun tüm aygıtları! Tabii, eğer ancak bütün bunlar işini düzgün yaptıkları, bize monadın patetik arzusunu, güç için, güç aracılığıyla kurulmuş ve güce ait uygar hukuk öznesini şırınga edebildikleri takdirde. (Aklın bu sözde temsilcilerinin bize bütün sunabildiğinin, "düzgünce" sıçan, işeyen, bir adım atmayı öğrenip boş konuşmalarını dinleyecek, yıkım manzaralarını izleyecek, 2'den 1'i çıkarabilecek bütünlüklü bir beden sözü olduğuna ve böylece bizim tutkumuzu söndürüp gerçek arzumuzun bu bokla takas edilebileceğine ikna olduklarına inanabiliyor musunuz? Ve bunlar bize aptal diyenler!).

Ama bizim de sizin de bildiğimiz gibi, kapitalist kurgular kendi inkarları için yapılır ve kendi içkin inkarlarıyla işlerini sürdürür. Bu patetik dünya bizden her gün, her saat, her saniye esirgendi. Biz dünyanın, insanlığın, insan biçiminin artıklarının milyonlarcasının devamlı maruz kaldığı (yaşayanın, ya da „doğurganlık teknolojisi"yle olan o „talihsiz hadiseden önce") katliamdan, soykırımdan, sterilizasyondan, dayaklardan, şoklardan, açlıktan, hapsetmeden, aşağılamadan, işsizlikten, evsizlikten, fakirlikten, bahsetmeye gerek var mı? Uygarlar (başka bir deyişle imparatorlar) bunların bazılarının düzeleceğini söylüyor. Ama biz bu üzgün figürlerin ikiyüzlü kutsal emellerini çok iyi biliyoruz: hepsi toptan başarısız narsistler olan burjuvanın tek istediği, bizleri normalizasyonun gölünde boğarak mastürbasyon yapmak.

Sizlere önerdiğimiz bir şey yok. Anlaşılmayı ("allah" korusun!) talep etmediğimiz kesin. Burjuvazinin dünya aynasının arkasında neler olup bittiğinin, tam da insan-formundan dışlanmamız sayesinde, sakatların normalleştirme kurumlarının duvarlarının ardında ve ötesinde sergilediği dayanışmanın, prostetik kardeşliğimizin ve neşeli mücadelelerimizin sizin yapmak üzere olduğunuz gibi bu ayna kırılıncaya değin herkese görünür olacağını beklemiyoruz. Sakat veya engelsiz beden gibi ümitsiz kategorilerin, müşterek'in hareketinde bir anlamı olmadığını düşünüyor ve Yunanistan sokaklarında sizinle beraber olan ya da onları her gün yok eden toplumsal mekanın bizzat yıkılışını evlerinden mutlulukla izleyen şanslı sakat yoldaşlarımız da dahil olmak üzere, hepinizi selamlıyoruz. Şimdilik buradaki sözlerimiz, ve her gün ettiğimiz küfür ve lanet sözcüklerimiz, sokaklara, kaldırımlara, basamaklara, binalara, arabalara, otobüslere, ofislere, hastanelere ve rehabilitasyon merkezlerine, havaya, sese, kokuya burjuva tarafından yaratılan sosyal alan normalizasyonunun her molekülüne, patriyarkal, heteronormatif ırkçın engelsizciliğin bizim yaşadığımız yerde ne yazık ki hala sağlam duran bu somut sembollerine haykırdığımız küfür ve lanetlerimiz, molotof kokteyllerinizi yakan birer kıvılcım olsun, atılan taşlarınıza güç olsun ve kalplerimizi o kolektif tutkunun her patlamasının yarattığı o güzel form için birleştirsin: İnsan-Olmayan.
Tartışma zamanı gelecek: bu dünya mide bulandırıcı gerçekliğini hepimizin üzerine mühürledi ve onu tikel yollardan aşarken toptan olumsuzlamak ve yerine yenisini sıfırdan yaratmak için birbirimizi dinleyeceğiz. Ama bunu bu dünyanın külleri üzerindeki kolektif dansımız sırasında yapacağız: kimimiz iki ayağı üzerinde, kimimiz tekerlekli sandalyede, kimimiz koltuk değneğiyle, kimimiz sessizce, titreyen bedenlerle... Ama nasıl da bir dans olacak bu, devrim müziği bedenlerin içine nüfuz edip, onların kıvrımlarını yeniden biçimlendirdiğinde -- bu düzende, ulus-devlet-sermayenin sınırlarıyla aynı işleve sahip kıvrımları...

kaynak : http://www.occupiedlondon.org/blog/2008/12/17/statement-of-solidarity-with-the-comrades-in-greece-by-the-disabled-far-far-away
ceviri: anonim

800 okul ve 200 universite isgal altında. Devlet tiyatrosu prömiyeri iptal edildi.

800 okul ve 200 üniversite bölümü işgal edildi; ulusal tiyatro prömiyeri durduruldu; bugün uluslararası dayanışma günü.

atina'daki ulusal tiyatro prömiyeri yaklaşık yüz kişi tarafından bu gece engellendi –sahneyi aldılar ve 'herkes sokaklara' yazan bir pankart açtılar- . izleyicilere ve oyunculara okumaları için dağıtılan metinde 'mademki şu anda cep telefonlarınızı kapattınız, bilincinizi aktive etme zamanıdır'. bir kere sokaklara çıkınca, kalabalık atina merkezinin tamamında hızla doğaçlama gösteriler halini aldı. –omonia meydanı'na varmamızla birlikte sayımız ikiye katlandı ve on ya da daha fazla sayıdaki zeta gücü polislerini (motosikletli) korkutup kaçırarak görüş mesafemizden çıkarmaya yetti. oyuncular ve yönetmen oyuna devam etmeyi mücadelemizle dayanışma amacıyla reddetti. dün de benzer bir eylem atina konser salonu'nda gerçekleşmişti.

anaakım medya ülkenin dört bir yanında yaklaşık 800 okul ve 200 üniversitenin öğrencileri tarafından işgal edildiğini belirtiyor.

20 aralık'ın hemen öncesinde, alexandros'un katledilmesinin üzerinden tam iki hafta geçmişken: bugün devlet cinayetlerine karşı uluslararası eylem günüdür. bir kez daha sokaklarda olacağız, yine yalnız olmayacağız. dünya üzerindeki binlerce ve binlerce insan bize katılacak.

kaynak : http://www.occupiedlondon.org/blog/2008/12/20/30-0431-800-schools-and-200-university-departments-occupied-national-theatre-premiere-stopped-international-solidarity-day-is-here/

ceviri: eksi sozluk

Atina'daki salı günü eylemleri

*Bir grup lise öğrencisi eğitim bakanlığının önünde tatilden önce son olması kararlaştırılan bir miting düzenledi.

15 yaşında bir gencin öldürülmesi üzerine protestolara devam edip etmeyeceklerine Ocak ayının başında karar vermesi beklenen öğrenciler, yaklaşık 700 okul ve üniversitenin işgaline devam edeceklerini ileri sürdü. Eğitim bakanlığı yalnızca 100 okulun işgal edildiğini iddia ediyor.

*Salı günü Atina'da 3000'den fazla protestocu "Polisler, Domuzlar, Katiller" diye slogan atarak yürüdü. Daha erken saatlerde, bir isyan polisi otobüsüne ateş edildi. Yetkililer otobüsteki 19 memurdan yaralanan olmadığını, fakat saldırının polise karşı şiddeti tırmandırabileceği yönünde endişeler oluştuğunu söyledi. Polis otobüsün Atina'da bir üniversite kampüsünden geçerken saldırıya uığradığını söyledi. Yetkililer 7 adet 7.62 milimetrelik kovan topladıklarını belirtti.

Salı günkü yürüyüş şehir merkezindeki birçok dükkanın kapalı kalmasına neden oldu. Bir grup genç bir polis arabasını devirdi, ama olay daha fazla şiddet yaşanmadan sona erdi. Miting sona ermeden önce protestocular polis şapkası giyen kağıttan yapılma bir domuz modelini ateşe verdiler. Çarşamba günü şehrin ana alışveriş bölgesinde bir protesto daha yapılması planlanıyor.

kaynak: http://anarchiststrategy.blogspot.com/