30 Aralık 2008 Salı

Yunanistandaki Anarşistlerle Dayanışmak İçin Uluslararası Elektronik Sivil İtaatsizlik

***LÜTFEN BUNU YAYIN! HERKESE İHTİYACIMIZ VAR!***

Yunanistandaki Anarşistlerle Dayanışmak İçin Uluslararası Elektronik Sivil İtaatsizlik

29 Aralık 2008 Pazartesi

Baskılara karşı hacker'lar, 31 aralık çarşamba - aralığın son günü- yunanistandaki anarşistlerle dayanışmak için uluslararası elektronik sivil itaatsizlik eylemi çağtısı yaptılar. Aralık, 15 yaşında bir anarşist olan Alexandros Grigoropoulos'un polis tarafından soğuk kanlılıkla öldürüldüğü ay.Aralık ayrıca mücadele verenler tarafından da sonsuza kadar hatırlanacak bir ay. Ölümünden dakikalar sonra binlerce yunanistanlı sokakları ele geçirdiler, dünyadaki binlerde öyle yaptılar. Liberal gruplar bile hükümetin geri çekilmesini talep ettiler. Sokaklar insanlar tarafından geri alındı, karakollar yakıldı, bankalar yıkık bomboş kutulara döndüler. Bütün bu zaman boyunca Yunanistan hükümeti, silahıyla, gaz bombasıyla ve medyasıyla insanlarla savaşıyor ve onları durdurmaya çalışıyorudu. Şimdi bizim onları durudurmamızın zamanı

Doğrudan Yunanistan Emniyeti'nin ve Başbakanlığı'nın resmi sayfalarına saldıracağız. Onlar doğrudan bu işten doğrudan sorumlular ve doğrudan karşılık verilecekler. Onların, sokaklarda olanlar ile ilgili yalanlarını, medyaya ulaştırmalarına daha fazla izin vermeyeceğiz. İster linkteki dosyayı şimdi yükleyin isterseniz yarın. Biz sitemizin kapatılması ihtimaline karşılık şimdi indirmenizi öneriyoruz.

İhtiyacınız olan dosyayı aşağıdaki mirrorlardan birinden indirebilirsiniz. Zaman geldiğinizde onu internet tarayıcınızla açın (örnek; Firefox, Safari, Internet Explorer)ve böylece onları durdurmamıza yardımcı olun. Baskı kuran ve bundan kar sağlayan kurumlara karşı yapılan bu eylem, gelecek bir kaç hafta için başka eylemlerle devam edecek bir serinin ilk parçası.


http://FileHost.JustFreeSpace.Com/601test.html
http://www.filefactory.com/file/a0081df/n/test_html
http://w19.easy-share.com/1903035989.html
http://www.usaupload.net/d/emm2u0uz3j1
http://freefilehosting.net/download/43d0h
http://rapidshare.de/files/41232831/test.html

TSitemizi görmek ve ECDing yapmaya başlamak için veya programı indirmek için:
http://www.stormpages.com/greeksolidarity/test.html

İsterseniz basitçe, www.primeminister.gr ve/veya www.astynomia.gr adreslerini açıp onları tazeleyebilirsiniz. Firefox'ta bunu yapan pek çok eklenti var. Araçlara ve oradan eklentilere girin ve arayın. Bu eklenti gelecek eylemlerde de işe yarayacak. (ör: www.primeminister.gr and www.astynomia.gr )

Binlerce Direniş Aralıklarına

çev:isyandan

DEVRİME GİDEN YOL?

Uri Gordon


Atina'da, 15 yaşındaki Alexandros Grigoropoulos'un polis tarafından sebepsiz yere öldürülmesinin üstünden 3 hafta gecti ve Yunanistan'ı içine ceken isyanlar azalmadı.
Başkentteki üç üniversitede(ekonomi, politeknik ve hukuk fakültesi) öğrenci işgallerinin yakında sona ermesi beklenirken, yapılacak olan büyük eylem planları(9 ocak), protestolar, sokak çatışmaları, televizyon ve radyo istasyonlarına yapılan gasplar tüm hızıyla sürüyor.
Yunanistan'da,bir blogçu tarafından bu hafta şu yazıldı:" Oraya, buraya, her yere gitmekle görevliyiz; ancak tarihin sadece izleyicileri olarak koltuklarımıza ya da evlerimizin vicdanlarımızı donduran sıcağına değil. Ayrıca, enternasyonal dalgalanmalar elle tutulur ve hissedilmekte. Dayanışma gösterileri ve Yunan elçiliklerine olan saldırılar dünyaya yayılmış durumda ;Moskova'dan New York'a ve Kopenhag'tan Meksika'ya.. Öğrenciler tarafından basılan, dağıtılan bildiriler ve manifestolar ve Yunan okullarındaki toplantıların ingilizce, fransızca, italyanca, türkçe ve sırpça olarak doğrudan çevirileri yapılıyor ve çevrimiçi olarak postalanıyor.
İsyanın ilk birkaç gününde, meydana gelmekte olan tüm dayanışma eylemlerinin listesi internette bir araya getirilmeye çalışılıyordu ancak bunun imkansız olduğu ortaya çıktı: Abartısız yüzlerce vardı; binlerce insan sokaklara dökülmüştü. Geçtiğimiz cumartesi, polis şiddetine karşı yapılan küresel eylem gününde- 30 dan fazla şehirde-dünya çapında gösteriler gerçekleştirildi.
Birleşmiş basın mensupları, rüşvetçi devletin getirdiği huzursuzluk ve hayal kırıklığının, global mali krizin ve güvenli , sosyal hakları göz önünde bulunduran iş imkanlarının kıtlığı ile yüzyüze gelen Yunan gençlerindeki hoşnutsuzlugun sebeplerini açıklamak için çeşitli teoriler teşhir etti: “Nesnel koşullara kör bir tepki olarak isyanlar” yada “isyanlar, nesnel koşullara kör bir tepki”
Fakat tüm bunlar ses çıkarmamaya yönelik ve tuzaga düşürücü,kasıtlı açıklamalar ve başkaldırının açık,kesin olan dürtü ve sebebini görmezden geliyor.
Atina Ekonomi Okulu'nu işgal eden öğrenciler tarafından verilen bildiriler olayı nasıl gördüklerini açıkça gösteriyor: "Demokratik rejim-kendi huzurlu, barışçıl çerçevesinde-her gün bir Alex öldürmez, çünkü milyonlarca Ahmetler, Fatimalar,Jorjeler, ıÜüıÜüJin Tiaolar, ve Benajirler öldürür çünkü o : sistematik ve yapısal olarak , pişmanlık duymaksızın üçüncü dünyanın bütününü öldürüyor.
Normalliğin kardinalleri domuz Korkoneas'in(Alex'i vuran) mermisi tarafından çiğnenen kanun için ağlıyorlar, fakat kanunun gücünün yalnızca güçlünün gücü oldugunu kim bilmez? Bu öyle bir kanun ki; şiddet üzerinde şiddet egzersizine izin verir.Sondan, acı sona yasa geçersizdir, hiçbir anlam içermez, cezanın şifreli gücünden başka hedefi olmayan bir kanundur.
Ya da başka bir- isimsiz- bildiride şöyle denilmiş :"Neyin peşindeyiz? Eşitlik. Siyasi, ekonomik ve sosyal. Tüm insanlar arasında. ıÜüKöle tüketicileri, meta ve özne olmayı reddetmeye ikna etme imkânımız oldukça sınırlı. Ne yapabiliriz? Marketlere zarar ver ve yağmala, malları herkese dağıt, ve eşitsizliğe dayanak olan efsaneyi yok et!
Bütün bunlar, anlaşılmaz bir şikayet ya da tek olaylık bir protesto değil, bu özbeöz anarşist devrim!
Yunanistan' da olanların kapitalist sistemin kendisine ve bu sistemi güçlendiren devletlere karşı olan, ileriye yönelik sosyal bir başkaldırı olmasını anaakım medyası , basitçe, sindiremiyor. Şunu kabul etmenin zamanı: Yunan anarşist hareket, kendinden birinin öldürülmesinden sonra, başarıyla inisiyatifi ele geçirdi; meseleleri geniş kamuoyunun – çoğu genç gerçi – ilgisini çekecek biçimde ifade ederek.
Az sayıda insan farkett ki: Yunan anarşist hareket dünyadaki hareketlerin, hissedilebilir şekilde, en büyüğüdür. Bu hareket ayrıca, 1967'den 1974'e dek olan askeri diktatörlüğe karşı olan direnişin mirasından ve onun engin sosyal desteginden yararlanmaktadır. Yüksek gerilimli gösteriler Yunanistan’da bir devamlılık meselesi..Anarşistler ve polisler için, Selanik ve Atina sokaklarında sıcak sokak çatışmaları yapmak, pratik olarak iki ayda bir meydana gelen bir olay . Son olan olaylar,sadece süreklilik ve genişlikleri ile dikkat çekici- saldırganlık seviyeleri ile değil.
Değeri seyrek olarak anlaşılan başka bir faktör de:Yunanistan, normal olarak, güvenlik mekanizmasının, görece sıkı tutulduğu bir ülke. Mesela, Uluslararası Gizlilik Hakkı Örgütünün, izlediği ülkeler üzerindeki değerlendirmesine göre, Yunanistan, devlet istihbarat gücünün vatandaşlara karşı suistimalini engellemek için “yetkin korumaların” bulunduğu tek ülke. Diktatörlüğün kalıntıları, orta sınıflar arasında bile, polisin doğal olarak baskıcı olduğu izlenimini bıraktı.
Yunanistan'daki isyan anti-kapitalist devrim ile sonuçlanacak mı? Sadece, sosyal dokuda açtıkları boşluk, toplumun diğer kesimlerinin büyümesine ve eskilerinin yıkımıyla halka dayalı yeni kurumların yaratılmasına imkân vererek genişler ve derinleşirse. Bürokratik işçi sendikaları ve Komünist Parti isyanı yerelleştirdikçe ve kendi politik hedefini polisin silahsızlaştırılmasıyla sınırladıkça, bu kısa sürede mümkün görünmüyor.
Fakat hiç şüphe yok ki: Yaklaşan ekonomik buhran ve çevre kirliliği döneminde, Batı ülkelerinde neler olacağına dair yeni değerlendirmeler yapılıyor. Avrupa hükümeti, şüphesiz, ve büyüyeceği tahmin edilen iç huzursuzluğu önlemek için gözetim ve tedbirlerini arttıracak. Ancak bunlar, ardı ardına gelen krizler güç ve ayrıcalıkları sorgulamaya çağırdıkça, nüfusu baskı altında tutmakta yetersiz kalacaktır.

Uri Gordon "Anarchy Alive!: Anti-Authoritarian Politics from Practice to Theory" yazarı (Pluto Press); www.anarchyalive.com.

çev:sev

29 Aralık 2008 Pazartesi

25 Aralık 2008 Perşembe

Yunanistan'da "Hiçbir Şey Artık Eskisi Olmayacak"

Hiçbir şey...

6 Aralık günü, akşam saat dokuzda, Atina’nın Exarchia mahallesi civarında, özel polis gücünden bir adam durdu, nişan aldı ve on beş yaşındaki çocuğu vurup öldürdü. Bu cinayet, polis şiddetinin tekil bir olayı değil. Aynı günün sabahı, göçmenler Perou Ralli’deki polis istasyonunda barınak başvurusunda beklerken saldırıya uğradılar. Bir Pakistanlı beyin travması geçirdi ve Evangelismos hastanesinin yoğun bakım bölümünde hala hayat mücadelesinde. Bunlar, geçtiğimiz dönemde düzinelerce olan vakalardan yalnızca iki örnek.
Alexis’in kalbine saplanan kurşun öyle, polisin silahından çıkıp “yaramaz” bir çocuğun vurulduğu gelişigüzel bir kurşun değil. Bu, devletin, kendi kararlarına karşı gelen çevreleri ve hareketleri şiddet kullanarak boyun eğdirtmeyi bilerek seçmiş olmasının işaretidir. İşle, sosyal güvenceyle, kamu sağlığıyla, eğitimle vs. Ilgili büyük patronların yeni anlaşmalarına karşı çıkan ve çıkmak isteyen herkesi tehdit eden bir seçim anlamına gelir bu. Çalışan kişi artık aylık 600 Euro’ya mecbur bırakılmıştır: Yorgunluktan geberene kadar çalışmalı, patronu ne zaman isterse karşılıksız ek mesai yapmalı, “krize” girilince de bir kenara atılmalıdır. Son olarak da, üretimin yoğunlaşma talebi varsa kendini ölüme bırakmalıdır; tıpkı beş ay önce Perama’da ki tersanede ölen beş işçi gibi. Eğer göçmense, ve bir kaç Euro daha fazla talep ederse, önce dayak yiyecek, sonra hayatı terörize edilecektir, tıpkı batı Peloponese’deki Nea Manolada’nın çilek seralarındaki tarım işçileri gibi.

...artık...

Çocuk olan, çocukluğunu kasvetli okul koridorlarında ve sınavalara “hazırlanmak” üzere yoğunlaştırılmış dersanelerde veya özel derslerde geçirir. Çocuk olarak unuttuğu, diğer çocuklarla oynamak, tasasız-kaygısızlığı duyumsamaktır; bunun yerine televizyonun, bilgisayar oyunlarına hapsolmuştur çünkü ya açık alanlar alışveriş merkezleriyle doldurulmuştur, ya da oyuna zamanı kalmıyordur.
Üniversite çağına geldiğinde –çünkü başarıya giden doğal “evrim” bunu gerektirir- anlar ki, “bilimsel bilgi” aslında patronların ihtiyaçlarına göre düzenlenen bir şeydir. Öğrenci kendini sürekli değişen müfredata göre yeniden düzenlemeli, olabildiğine çok “sertifika” almalı ki sonunda tuvalet kağıdı değerinde, ama onun pratik önemine de sahip olmayan bir mevki ile ödüllendirilsin. Bu mevki ona aylık en fazla 700 Euro verirken, devlet ve sağlık sigortası kapsam dışı kalacaktır. Bütün bunlar, “vatanı onurlandırmaları” için inanılmaz paralar ödenen dopingli Olimpiyat atletleri ve iş adamlarının çılgınca dansının ortasında gerçekleşiyor. Para, yine paralının ve güçlünün cebinde kalıyor. Hükümetin skandallarını örtmek için verilen rüşvetler, adam kayırmalar olurken; düzinelerce insan, ormanları turizme açmak için çıkarılan yangında ölürken, inşaatlarda, tersanelerde işçiler, sokaklarda ölürken, sokaklarda “iş kazaları” olurken; devlet daha çok borçlar batağına sapsın da vergileri işçilerden toplasın diye paraları bankalara saçarken; korkunç meblağlar ödenen televizyon yıldızları gittikçe daha çok sömürülen insanların kutsal ilahileri olurken...
Alexis’in kalbini parçalayan kurşun, her şeyin daha iyiye gideceği ilüzyonundan başka kaybedecek bir şeyi olmayan toplumun çoğunluğu için sömürünün ve baskının kalbine atılan bir kurşun oldu. Cinayetten sonra gelişen olaylar kanıtladı ki, sömürülen ve ezilenlerin çoğu bataklıkta boyunlarına kadar batmıştır ve bu bataklık artık taşmakta, politikacıları ve patronları, partileri ve devlet kurumları da tehdit etmektedir. Gidişat, insanın insanı sömürmesi, azınlığın tahakümmünün çoğunluğu ezmesine dayanan bu kirli dünyanın temizlenme sürecinin başlangıcıdır. Olaylar bizim kalplerimizi güvenle, patronlarınkini korkuyla doldurmuştur.
Tüketim mabetlerinin tahrip edilişi, malların yeniden sahiplenilişi, yani bizleri reklamlarla bombardımana tutarken bizden alınan şeylerin bizce “yağmalanışı”, bizim ürettiğimiz bütün bu servetin aslında bize ait olduğunun farkına varılışıdır. “Biz”, bütün çalışan insanların toplamıdır. Bu servet dükkan sahiplerine, bankerlere ait değil, tere ve kana aittir. Bu, patronların bizden her gün çaldığı zamanın kendisidir; emekliliğimize başladığımız andaki hastalığımızdır; yatak odasındaki tartışmalar, hafta sonu birkaç arkadaşla buluşamama, Pazar öğleden sonralarının sıkıcılığı ve yalnızlığı ve Pazartesi sabahlarının o boğazı düğümleyici hissiyatıdır. Sömürülen ve ezilen olarak, göçmen veya Yunanlı olarak, işçi, işsiz, öğrenci ve ergen olarak, medya ve devlet tarafından empoze edilen ikileme cevap vermemiz bekleniyor: “haydutlar”dan mıyız, dükkan sahiplerinden miyiz...Bu ikilem sadece bir tuzaktır. Çünkü medyanın sormak istemediği gerçek ikilem şudur: patronlardan yana mısın yoksa işçilerden mi? Devlet’ten yana mısın yoksa isyandan mı? İşte bu yüzden gazeteciler bu harekete dil uzatır ve “haydutlar”dan, “yağmacılar”dan bahsedip durur.
Ezilenler arasında korku yaratmak istemelerinin nedeni açıktır: isyan kendilerinin ve patronlarının konumlarını tehlikeye atar. İsyan, her şeyin “iyi sürdüğüne”, “düzgün ve efendi isyan” ile “aşırı unsurlar” veya barışçıl ve “yasadışı” göstericiler arasında yaratılan ayrıma gibi kendilerinin yarattığı gerçeklere sırt çevirir. Bu ikilemi göz ömüme alırsak tek bir yanıtımız var: biz “haydutlar”dan yanayız. Bizler “haydut”uz. Yüzlerimizi saklamak istediğimiz için değil, tersine kendimizi görünür kılabilmek için. Biz varız. Maskelerimizi yıkmayı sevdiğimizden değil, kendi hayatımızı kendi elimize almayı arzuladığımız için takıyoruz. Özel mülkler ve güçler mezarlığı üzerine başka bir toplum kurmak için. Herkesin, okul, üniversite, fabrika ve komşuluk toplantılarında bizi ilgilendiren her şey için, politik temsilcilikler, liderler ve komiserler olmadan kollektif biçimde karar vereceği bir toplum. Kendi kaderimize kendimizin rehberlik edeceği, kendi ihtiyaçlarımız ve arzularımızın, parlamentonun, patronların, rahiplerin, polislerin değil, kendi elimizde olacağı bir toplum.
Böyle bir yaşam için gereken umut, Yunanistan’da yerleştirilen barikatlarla ve bütün dünyadan gelen dayanışmayla yeniden ortaya çıktı. Geriye kalan bu umudu gerçeğe dönüştürmek. Böyle bir yaşamın olasılığı şu anda, Atina’da ve Yunanistan’ın başka yerlerinde işgal edilen belediye binalarında, üniversitelerde kurulan ve herkesin söz hakkının olduğu ve eylemini kollektifleştirdiği halk meclislerinde test ediliyor. Böyle bir yaşamın rüyası somutlaşmaya başladı.

eskisi gibi olmayacak...

Bu rüyayı gerçekleştirmek için geriye ne kalıyor?
Öğrenimimizde, işimizde, mahallemizde örgütlenirsek; iş yerlerimizde gündelik sorunları gündeme getirir ve patronların terörüne karşı çekirdek bir direniş sağlarız. Okullarda işgallere katılır ve destekleriz, karşı istihbarat grupları kurarız, seminerler ve çalıştaylar organize ederiz, egemen bilgiyi sorgularız, ihtiyaçlara uygun ve kapitale karşı yeni bilgiler üretiriz. Çevremizde, mahallemizde komşularla konuşur, toplantılar düzenleriz, bilgi ve becerileri paylaşırız, kollektif eylemler kararlaştırırız. Gösterilere, protestolara katılırız, yan yana dururuz, devletin yaydığı korkuyu kırarız, devletin saldırılarının esas yükünü taşıyan gençlere yardım ederiz. Devlet diktasına karşı çıktıkları için terör yasalarının her türlü yasal hilesiyle aleyhlerine davalar açılmış isyanda tutuklularıyla -Yunanlıyla, göçmenle, Yunanistan’da, yurtdışında- dayanışma içine gireriz.
Her şey şimdi başlıyor. Her şey mümkün.
İsyanı yayma Hareketi movementsfgr@gmail.com
http://libcom.org/news/nothing-will-ever-be-same-22122008
ceviri: B.
GÖNDEREN BARIŞ ZAMAN: 14:52
OYUNA DEVAM ÇAĞRISI
Yer üstünün kanla kurulmuş kentlerinde kelebekler uçuşuyor, Oaxaca, Berlin, İstanbul, Paris, Atina… Bedenler üzerine çöreklenmiş sınırlar ardında bu ne heyula! Sonbahar isyan taşıyor alexis’ten, ramazan’dan öteye. Bilinmeyecek bütün kentler, bütün bilinmeyecek sokaklarda bilinmeyecek çocukların oyun oynadığı zamanlar için şimdi’yi çağırıyor yere doğru kavis çizerek düşen, parçalanıp alevlenen şişeler. Sokak taşları üzerinde hiç acelesi olmayan adımlar dolaştı bastığı yeri dışarısı yapan. “yetişmişlerin” içeriye giremediği oyun alanları geri alındı, göklerin altını “çocuk” katillerinden geri almak için bilinmeyen dillere kelimeler bırakıldı rüzgarlar içinde ; “pörsümüş bir dünyayı kahreden kelimeler”.

Arkadaşlarımızı öldürüyorlar! Dün Gazze yeniden bombalandı, dün gibi bugün de ciddiyetler küresinde açlıktan 24bin insan ölmeye başladı; okyanuslara, çöllere, bize, bizden öteye doğru seyahat edecek, gördüklerini anlatacak arkadaşlarımızın ölü bedenlerini istatistik raporlarına geçiriyorlar.

Kendi korku öyküleri telkin eden aileler doğar doğmaz leşçiler gibi etrafımıza üşüşüyor, düşlerimizi çalmaya başlıyorlar, dünyanın bütün çocukları günde en az 5 saat okullara hapsediliyor; tasarlanmış cinayet planlarını üzerimizde uyguluyorlar. Yetişkinler dünyasına ait olmaya direnen, talep edilen sakinliği bozan, gece yarısı uyumak istemeyen, yaşamını gasp ettirmeyen çocuklar disiplin odalarında, karakollarda, iktidar alanlarında yer kürenin yaşamından koparılıyor, dünyanın bütün oyunları yok ediliyor.

Her mahallenin sokağındaki oyunlarımız sürmeli, uyumsuzluğu diri tutmalı, ateşin şenliği köhnemiş ruhlara sıçramalı, oyun arkadaşlarımızı bizden çalan “evler” yıkılıp, ebeveynler ve onların gerontokrat düzenleri, dinleri, cehennemleri, cennetleri kaotik oyun içinde alaşağı olmalı. Atina sonbaharından sıçrayan kıvılcımlar şimdi yaramaz çocukların elinde; çocukların oyunları öğle yemeğine karşı! Sokaklardan vazgeçtiğimizi mi sandınız?

JUPİTER AND SATURN, OBERON, MİRANDA

kaynak: www.sokaktabirhayalet.blogspot.com

27 Aralık 2008 Cumartesi

24 Aralık 2008 Çarşamba

isyan 19. gününde

'24 aralıktan haberler
http://isyandan.blogspot.com/2008/12/yunanistan-dierleri-gibi-olmayan-bir-24.html

24 aralıktan haberler

24.12. 08 - 15.09

Bugün tutuklularla dayanışma eylemleri, radyo ve gazete
işgalleri sürüyor, halk örgütü sevinç içinde

Bugün saat 16.00 için (kadın ve erkek çalışanların genel konfederasyon
bina işgali sona erdiğinden beri) GSEE [adını almış olan] işgal
komitesi tarafından kadın tutuklularla dayanışma eylemi çağrısı
yapıldı. Ekonomi bilimleri üniversitesinde dün halk anarşistleri
topluluğunun aldığı karara göre, üniversite işgal eden kişiler eylemi
hep beraber ve güvenlik içinde binayı boşaltmaya elverişli bir an
olarak kullanacaklar. Hukuk ve Politeknik işgalleri sürüyor. Bununla
birlikte, üniversiteleri terk etmenin ve devrim düşüncesinin toplumun
geneline yayma gerekliliği yönünde bir konsensüse varılacak gibi
gözüküyor.

... şimdiden oldukça hızlı yayılmış bir devrim düşüncesi: belediye
meclisleri binaları ve oteller Atina'nın her yerinde işgal edildi,
halk meclisleri Atina ve Thessaloniki semtlerinde kuruldu. Tüm bu
ayaklanmanın en olumlu sonuçlarından biri insanların kendi
hayatlarının kontrolünü almaya başlamış olması. Sokaktan sokağa,
kareden kareye, semtten semte. Bu basit bir hükümeti devirme, önemsiz
bir "adalet" elde etme ya da kimi talepleri kazanmayı başarma meselesi
değil. Sokaktaki insanlar hiç bir talepte bulunmuyorlar, o kadın ve
erkekler işgal ediyor ve kendi aralarında örgütleniyorlar.. Onlar [o
kadın ve erkekler], normalliğe hiç bir dönüşü olmadığını ve bu
normalliğe karşı ayaklanmanın, tam anlamıyla bir hayatta kalma sorunu
olduğunu biliyorlar.

Volos şehrinde, belediye radyosu ve yerel "Thessalia" gazetesi
büroları, tüm bu ikisi işgal edildi. Burada 27 aralık cumartesi için
yeni bir eylem çağrısı yapıldı.

Kadın tutuklularla dayanışma eylemi için sıvışıyorum şimdi.

çeviri: L.

http://emeutes.wordpress.com/2008/12/24/35-15h09-manifestation-aujourd%E2%80%99hui-en-solidarite-avec-les-arretees-occupations-de-postes-de-radios-et-de-journaux-continuent-l%E2%80%99organisation-populaire-en-plein-epanouissement/

Anarşist iletişimden alınmıştır

23 aralık haberleri

Politeknik baskını gitgide daha olası hale geliyor, polis diktatör
zamanı gözetim tekniklerini kullanıyor, kadın öğrenci eylemleri az
sonra başlayacak.

23. aralık. 08 - 19.41

Medya, Gaudi'deki ayaklanma karşıtı polisin elebaşına 2 değil 7 kurşun
atıldığını gündeme getirdi. Kendilerine "popüler hareket" diyen bir
grup bu saldırıya sahip çıktı.. Atina'daki öğrenci gösterileri bir
saat önce sona erdi. İyi bir katılım oldu ve bir polis aracı ters
çevrildi.

Politeknik'teki sakin bir geceden sonra büyük medya (her zaman polisin
müdehalesine zemin hazırlayan medya) polis tarafından Politeknik'e
baskın yapıldığını, yapılabileceğini duyurdu. Kampüsle ilgilenen
kişiler orayı terkederken kendi haklarını korumak amacıyla karar
verecekler ve bu karar bugün toplantıda, akşam 6da alınacak.

Bağımsız medya ve ilgi gören toplantılar aracılığıyla polisin taksi
sürücülerini kadın müşterileri hakkında sorguya çektiklerini size
ulaştırıyoruz (67-74 yılları arasındaki diktatör rejimde olduğu gibi).
Taksiye binen ve ekonomi üniversitesiyle ilgisi olmayan, Atina'nın
kuzey banliyölerinden birine giden bir kadın doğrudan polis merkezinin
ilgisini çekiyor. Neyseki nereye götürüldüğünü anladığında taksinin
penceresinden atlıyor ve polis ve taksici tarafından kovalanıyor.

Büyük medya aynı zamanda Atina'nın banliyösünde kalan Goudi'deki
Zografou üniversitesinin yakınlarında, ayaklanma karşıtı polisin
elebaşına akşam 5.50'de iki kez ateş edildiğini bildiriyor.
Kurşunlardan biri lastiğe, diğeri de motora çarpıyor.

Yılın son gösterisi birazdan başlayacak. 9 ocak'da yapılacak diğer bir
gösteri için çoktan çağrı yapıldı. Öyle görünüyor ki yeniyılda da
gösteriler devam edecek.

Üç üniversitenin(ekonomi, politeknik ve hukuk okulları) anarşist
işgalleri bu haftanın sonunda, gerçekten yorucu olan bu eşsiz 17
günden sonra sona erecek. Elbetteki eylemler devam edecek. En büyüğü
şimdi olmakta ve isyanı, kargaşayı yaymakta ve insanlar bunun üzerine
odaklanmış durumda plan yapmaktalar. Bu haftanın toplantılarından
sonra çok daha iyi bir fikre doğru yönelmek zorundayız.

Diğer güncellemeler öğrenci gösterilerinden sonra gelecek.

çeviri: m.

http://emeutes.wordpress.com/2008/12/23/34-13h32-un-raid-de-la-polytechnique-devient-de-moins-en-moins-probable-la-police-utilise-des-mesures-de-surveillance-du-temps-de-la-dictature-manifestation-etudiante-commencera-sou-peu/

Anarşist iletişimden alınmıştır.

Yunanistan: Diğerleri gibi olmayan bir 24 aralık...

prş. - 25 aralık 08

Tutuklularla dayanışma için büyük bir eylem. Üniversite binalarının
işgallerinin sonu ve programlanmış yeni hareketler

Bu 24 aralık, anarşistler tarafından son günlerdeki olayların
arkasından tutuklanmış kişilerle dayanışma eylemi çağrısı yapılmıştı.
Ama eylem anarşist hareketin ötesindeki birçok insanı, kimilerinin
yürüyüş yapılırken korteje katılmasıyla biraraya getirdi.

2000 kişi civarında katılım oldu. Eylem güçlü ama barışçıydı.
Atina'nın ana ticari caddesinden (Ermou) Syntagma meydanına gitmek
için geçildi, sonra bir başka yoldan geri dönüldü. Eylemciler Atina
Katedrali önünden geçerken kimi gerginlikler yaşandı ama bunun
gürültüsüz bir eylem olacağı kararı alındığı için, sadece duvarlara
graffitiler çizildi ve kilise ve papazlara karşı sloganlar atıldı.
Ayaklanma karşıtı birim bizi takip ediyordu fakat yaklaşmaya ya da
eyleme sataşmaya cüret etmediler. Eylem süresince atılan sloganlar çok
özgünlerdi ve sadece devlet ya da aynasızlara değil, tüketim
özendiriciliğine [consumerisme] ve gözlerini olaylara kapayıp hiç bir
şey olmamış gibi noel alışverişi yapanlara karşıydılar.

Tutuklananlar şimdi hapishanelerde ve (aylarca sürebilecek) davalarını
beklerken, "belki bedenlerimiz hapsedildi fakat zihinlerimiz dışarıda
savaşmaya devam edenlerle beraber" diyen bir deklarasyon kaleme
aldılar.

Eylemden sonra Politeknik Üniversitesinde yeni bir kurul oluşturuldu.
Kurul gece yarısı işgali kaldırma kararı aldı (ama ayaklanmayı değil).
Ekonomi Üniversitesi (ASOEE) işgalcileri de işgallerini kaldırma
kararı aldı ve binayı öğleden sonra eyleme katılmak için terk etti. Bu
iki işgal, hukuk fakültesi polisin sık saldırılarına karşın 18 gün
tutulduğu gibi, ayaklanmada büyük rol oynadılar. Bununla birlikte
mücadele bitmedi ve işgalcilerin tüm kurulları, dünyaya, GSEE
sendikasının birkaç gün önce yapmış olduğu, 27 aralıktaki eyleme
katılma çağrısında bulundular.

Alimos'ta (Atina), şehirliler noel şarkılarını için belediye
tarafından verilen ses sistemini ele geçirdi. Bunun yerine, bir saat
boyunca tutukluları derhal serbest bırakılması, polisin
silahsızlandırılması, ayaklanma karşıtı tugayın dağıtılması ve anti
terörizm yasalarının yürürlükten kaldırıması çağrısında bulunan milro
bildiriler okundu.

Volos'da belediye radyo istasyonu olaylar ve ihtiyaçlar üzerine bilgi
vermek için işgal edildi.

Lesvos'da eylemciler şehrin merkezine ses sistemi yerleştirdi ve
mesajlarını ilettiler.

Ptolemaida'da, Ioanninaki gibi bir noel ağacı Alexis'in fotoğrafları
ve hareketin ihtiyaçları üzerine bildirilerle süslendi.

(İkinci dünya savaşı süresinde partizanlar tarafından, Nazilerin
sağladıkları tedarik etme yollarını engellemek için yok edilmiş olduğu
için ünlü) Gorgopotamos köprüsü üstünde büyük bir pankart açıldı:
"[Sisteme karşı] toleransıyla kesiminiz suç ortağıdır."


Olaylarla birlikte başlatılan tüm projeler durduruldu ve bu bina
haftalardır artık kullanılmıyor. Bütün bunlar bu eylemin mimarları ve
sebepleri olan, daha çok şüpheli olarak görülen işgalcileri belli
etti.

[ayrıca diğer yunan yoldaşlara göre yalnızca polisin hareketlerinden
haberi olan kişilerin –yani polislerin ta kendilerinin- eylemin
saatinin sabah 5.50'de olacağını bilebilirler.

Eylem günü geldiğinde polis için işgalin durumu sorunu yerini şiddetli
tartışmalara bıraktı.

Yunan yoldaşlardan gelen mesajın ardından CNT AIT Paris çevirisi


http://cnt-ait.info/article.php3?id_article=1609

çeviri: M. & L.

ps.: iki paragraf "23. aralık. 08 - 19.41"deki metinde bahsedilen
olaylar üzerine aynı şeyleri söylediği için çıkarılmıştır.

Anarşistiletişim mail grubundan alınmıştır.

25 Aralık 2008 Perşembe

Yunanistan ve Anarşi-Radyo Programı Kaydı

19 Aralık 2008 Cuma günü Türkiye'nin Sesi Radyosu'nda Utku Usta'nın
konuk olduğu ve Yunanistan'daki olayları anarşizm ekseninden ele
aldığı Küresel Bakış programını aşağıdaki adresten indirebilirsiniz:
http://rapidshare.com/files/176012427/kuresel_bakis_utku_usta_trtradyo.mp3

22 aralıktan haberler

22 Aralık 2008,Pazartesi



* Burada Yunanistan’daki ayaklanma ile dayanışma içindeki Milwaukee’deki vandalizm üzerine bir rapor bulunmaktadır.



* ”Giritli saldırıları” olağanüstü başlığı altında olaylara dikkat çeken Yunan basını: , “Dün erken saatlerde Iraklion, Crete’de, iki banka ve bir otogaleriye saldırı düzenlendi. Polis, sabah saat 3 sıralarında saldırganların Pancreaten Cooperative Bank Şubesine molotof kokteyli attıklarını belirtti. Şube, ardından gelen yangın ile yıkıldı. Saldırılarda yaralanan olmadı.



* Burada Portland’daki yürüyüş ve Kansas City’deki bazı dayanışma vandalizmi hakkında bir rapor bulunmaktadır.



* Burada, çatışma sonucu 6 gözaltı ile sona eren, St. Louis’deki dayanışma yürüyüşü hakkındaki rapor bulunmaktadır. Ve burada da yerel haber üyeliğinden birkaç tutuklu ile ilgili video bulunmaktadır.



* Uzman Yunan polisi, Alexis Grigoropoulos’un vurularak öldürüldüğü yerde olaya ilişkin daha fazla kanıt toplama amaçlı adli araştırma yaptı. İnceleme yaklaşık 2-3 saat sürdü, ve olaydan sorumlu dokuzuncu adliye yüksek memurunun rehberliği ile gerçekleştirildi. Atina Haber Ajans’ı, polis memurunun direkt olarak gençlerin grubunu hedeflediğini iddia eden görgü tanıklarının açıklamaları doğrultusunda, mermi ile ilgili tutanak araçlarına ilişkin tamamlayıcı kanıt bulmaya çalışan incelemenin özel ve ek olarak bir daha yapılmasının, ailenin temsilciliğini yapan avukatlar tarafından istendiğini belirtti.



* Burada, Exarchia’daki son olan sokak çatışmaları ile ilgili video bulunmaktadır.



* Burada (Yunanistan’daki) dünkü olaylara ilişkin haber raporunun videosu bulunmaktadır.



* Burada, Almanya’daki faaliyete ilişkin bilgi ve fotoğraf bulunmaktadır.



* Der Spiegel’den: Haftasonu boyunca Atina sokaklarında polis ve göstericiler çatışmayı sürdürürken, Alman polisi, geniş çaplı destek ve dayanışma protestolarını, saldırıya dönüştükten, sonra sona erdirdi. Hamburg’da polis, hafta sonu boyunca, “dayanışma, silahtır” pankartı altında yürüyüş yapan yaklaşık 950 protestocu ile karşı karşıya geldi. Polis, (cumartesi günü) iddiaya göre çok sayıda aşırı-sol anarşist üye içeren protesto faaliyetlerinin, kızıştıktan sonra sona erdirildiğini bildirdi. (özel polis birliği ve gazetecilere fırlatılan şişe, demir çubuk, havai fişek sonucu). Dört polis memuru yaralandı. Protestolar ve saldırılar, Atina sokaklarına, kaos getirmeyi ve 6 Aralık’ta 15 yaşındaki Alexandros Grigoropoulos ‘un polis tarafından öldürülmesiyle alevlenen kanunsuzluk ve mücadeleyi hafta sonu boyunca sürdürdü. Cumartesi günü, katledilmiş genç anısına yapılan tören şiddete dönüştü ve dağınık gruplar halindeki maskeli gençlerin polise Molotof kokteyli ve taşlarla saldırmalarına , altı polis aracını ve çok sayıda çöp kutusunu ateşlemelerine sebebiyet verdi. Kara dumanın uçsuz bucaksız şehrin gökyüzüne doğru yükselmesi sonucu, çevik kuvvet, protestoculardan oluşan kalabalığı göz yaşartıcı gaz ile dağıttı. Diğer olaylar(cumartesi olan) atılan yangın bombaları, istihbarat raporu ajansının yıkılması ve Syntagma Square bulunan 18 m.(60 adım)yüksekliğindeki yılbaşı ağacının dallarına çöp torbaları asmaya çalışan protestocular ile polis arasındaki çatışmaları içermektedir. Ağacın orijinali isyanın üçüncü gününde(8 Aralık) yakılarak düşürüldü ve de bundan hemen sonra tekrarlandı.


Çev:sev

http://anarchiststrategy.blogspot.com/

TESTLER POLİSİN ALEX'İ DİREK OLARAK VURDUĞUNU GÖSTERİYOR.

23 Aralık 2008, Salı


TESTLER POLİSİN ALEX'İ DİREK OLARAK VURDUĞUNU GÖSTERİYOR.

"Merminin havaya doğru atıldığına dair bir kanıt bulunamadı"



6 Aralık günü 15 yaşındaki Alexandros Grigoropoulos'un ölümüne sebep olan mermi üzerindeki bulgular ve olay yerinden (Exarchia) alınan malzemeler gösteriyor ki; Alexandros'u öldürmekle sorumlu polis, -kendisi iddia ettiği gibi havayı değil -direk olarak genci hedef almıştır.

Laboratuar test sonuçları, resmi olarak, merminin gence isabet etmeden önce yerden 40 santimetreden az bir yükseklikte yüzeye çarptığını göstermektedir.


Salı günü, 3.000 den fazla gösterici "polisler, domuzlar, katiller" sözleri eşliğinde Atina'da yürüyüş gerçekleştirdiler. Erken saatlerde, Atina'da bir isyan polis otobüsüne ateş edildi. Yetkililer, 19 polis memurundan yaralanan olmadığını fakat polise karşı olan saldırıların endişeleri arttırdığını belirtti.

Polis, otobüsün bir üniversite kampusunu geçerlerken saldırıya uğradığını söyledi. Yetkililer 7 adet 7.62 milimetrelik kovan topladıklarını belirtti.

Salı günkü yürüyüş şehir merkezindeki birçok dükkânın kapalı kalmasına neden oldu. Bir grup genç bir polis arabasını devirdi, ama olay daha fazla şiddet yaşanmadan sona erdi. Miting sona ermeden önce protestocular polis şapkası giyen kağıttan yapılma bir domuz modelini ateşe verdiler. Çarşamba günü şehrin ana alışveriş bölgesinde bir protesto daha yapılması planlanıyor.

Bir grup lise öğrencisi eğitim bakanlığının önünde tatilden önce son olması kararlaştırılan bir miting düzenledi.

15 yaşında bir gencin öldürülmesi üzerine protestolara devam edip etmeyeceklerine Ocak ayının başında karar vermesi beklenen öğrenciler, yaklaşık 700 okul ve üniversitenin işgaline devam edeceklerini ileri sürdü. Eğitim bakanlığı yalnızca 100 okulun işgal edildiğini iddia ediyor.

Çev:sev

http://anarchiststrategy.blogspot.com/

24 Aralık 2008 Çarşamba

Öğrencilere mektup

Atina işçilerinden öğrencilere açık mektup, polisin genç bir çocuğu vurmasını takiben gelişen sosyal karışıklıklar üzerine.


Yaş farkımız ve genel yabancılaşmamız sizinle sokakta tartışmayı bizim için zor hale getirdi; size bu yüzden bu mektubu yolluyoruz.

Birçoğumuz (henüz) kel ya da koca göbekli değil. Bizler 1990-91 hareketinin parçasıyız. Bunu duymuş olmalısınız. O günlerde, okulları 30-35 gün için işgal ettiğimiz sırada, faşistler bir öğretmeni öldürdüler, çünkü doğal rolünün (bizim gardiyanımız olmak) ötesine ve çizgiyi aşarak karşı tarafa geçmişti; o bizimle beraber gelmişti, mücadelemizin içine. Sonra, en sert olanlarımız bile sokaklara döküldü ve isyan etti. Buna rağmen, sizin bugün kolaylıkla yaptığınızı yapmayı düşünmedik bile: polis merkezlerine saldırmak (“polis merkezlerini yak…” şarkısını söylememize rağmen).

Yani, bizim ötemize geçtiniz, tarihte her zaman olduğu gibi. Koşullar farklı elbette. 90lar’da bizi kişisel başarı vaatleriyle geçiştirdiler ve bazılarımız bunu yuttu. Şimdi insanlar bu peri masalına inanmıyor. Büyük kardeşleriniz 2006-07 öğrenci hareketi sırasında bize bunu gösterdiler; şimdi siz de peri masallarını suratlarına tükürdünüz.

Buraya kadar her şey yolunda.

Şimdi iyi ve zor meseleler başlıyor.

Size kendi mücadelelerimizi ve yenilgilerimizi (çünkü dünya bizim olmadıkça bizler hep yenilenler olacağız) anlatabiliriz ve siz de bizim öğrendiklerimizi dilediğiniz gibi kullanabilirsiniz:

Yalnız durmayın. Bizleri çağırın; olabildiğince insan çağırın. Bunu nasıl yapacağınızı bilmiyoruz, siz yolunu bulabilirsiniz. Okullarınızı zaten işgal etmiş durumdasınız ve bize en önemli sebebin okullarınızdan hoşlanmamanız olduğunu söylediniz. Güzel. Madem onları işgal etmiş durumdasınız, işlevlerini değiştirin. İşgal yerlerini öteki insanlarla paylaşın. Okullarınızın, yeni ilişkilerimize ev sahipliği eden ilk binalar olmalarına izin verin. Onların en güçlü silahı bizi bölmek. Nasıl birlikte olduğunuz için polis merkezlerine saldırmaktan korkmuyorsanız, yaşamı birlikte değiştirmek için bizi çağırmaktan da korkmayın.

Hiçbir politik organizasyonu (anarşistler ya da diğerleri) dinlemeyin. Ne yapmanız gerekiyorsa yapın. İnsanlara güvenin, soyut düzen veya ideallere değil. İnsanlarla doğrudan ilişkilerinize güvenin. Arkadaşlarınıza güvenin; olabildiğince fazla insanı kendi mücadelenize katmaya çalışın. Mücadelenizin politik içeriği olmadığını ve sözde kazanması gerektiğini söyleyenleri dinlemeyin. Mücadeleniz içeriktir. Sadece mücadeleniz var onun gelişmesini korumak sizin elinizde. Sadece sizin mücadeleniz hayatlarınızı değiştirebilir, yani sizi ve arkadaşlarınızla olan gerçek ilişkilerinizi.

Yeni şeylerle yüz yüze geldiğinizde devam etmekten korkmayın. Her birimiz, yaşlandığımız için, beyinlerimize kök salmış şeylere sahibiz. Siz de, genç olmanıza rağmen. Bu olgunun önemini unutmayın. 1991’de, yeni dünyanın kokusunu almıştık ve, bize güvenin, onu zorlu bulmuştuk. Her zaman sınırlar olması gerektiğini öğrenmiştik. Metaların yok edilmesinden korkamayın. Dükkânları yağmalayan insanlardan korkmayın. Bütün bunları biz yaptık, bunlar bizim. Sizler (tıpkı geçmişte bizler gibi), her sabah kalkıp, sonradan bizim olmayacak şeyleri üretmek için yetiştirildiniz. Şimdi her şeyi beraberce geri alalım ve paylaşalım. Tıpkı dostlarımızı ve sevgilerimizi paylaştığımız gibi.

Bu mektubu acele yazdığımız için özür dileriz, ancak işi mazeretle sallayarak bunu yaptık, patronumuzdan gizli olarak. Bizler işe hapsedildik, tıpkı sizin okula hapsedildiğiniz gibi.

Şimdi patronumuza yalan söyleyip işten ayrılacağız: Sizlerle buluşmak için Syntagma meydanına geleceğiz, ellerimizde taşlarla.


Proleterler

Çeviri:teg
Kaynak: www.libcom.org

Yunanistan'daki Yoldaşlara, Uzaklardan, Çok Uzaklardan Dayanışma Bildirisi

Yunanistan'daki Yoldaşlara, Uzaklardan, Çok Uzaklardan Dayanışma Bildirisi

Gerçeğe dair tutkunun taşkınlığındaki bedenleri ayıran bir alan yoktur: onlar bireyselleştirmez. "Ne Korkunç bir şiddet" diyor burjuva basını, şunu yakmak, bunu yıkmak, kıymetli sokaklarınızı, otobüsleri, arabaları ve binalarınızı ateşe vermek, bu ne kaostur kaldırımlarınızdaki. Bu nasıl bir duman ki, herkes kör oldu; sağır edici çığlıklarınız bu son sağlıklı modanın toplumsal kumaşını yırtıp atıyor ve şehir felç oluyor! Hatta bazıları sizden hoşlanmışa ve bu yüzden tanımı gereği sizden endişe etmişe benziyor: yeter ki "sizler" yoldan çekilin ve it sürüsü, katliama olan tepkiyi sessiz bir katliamla bastırmanın tadını çıkartsın. Ama kaygılılar; nedir örneğin dolaysız amacınız? Başka bir deyişle, bu çılgın "gençlik" akıl sağlığı adına ne zaman duracak? Lütfen kendinizi onların gazetecilerina anlatın! Küresel burjuvazinin ve onların tıbbi hijyen devletlerinin nasıl da olağanüstü bir dayanışmasıdır bu! Katillerinin her birinin kendi katliam projelerini kovuşturması, acınası kaygılarının aralarında nasıl da bitmek tükenmez bir takas ve dolaşım sürecine dönüşüyor- yakın gelecekte takas edece ve dolaşıma sokacak bir şey bulamayacaklarına dair korkuları nedeniyle, bu daha da böyle.

Bedenlerimizi şeyleşmiş tekil burjuva imgesine dayanarak damgalayan bu "felçliliği", "körlüğü", "sağırlığı", "suçluluğu", "deliliği" biliriz: bize karşı aman da ne merhametli bir acıma duygusuyla dolu bu, tarihin en zavallı yaratığının imgesine dayanarak. Yoldaşlar, durmak yok! Biz sakatlar, bize dayatılan bu gündelik toplumsal hakikatı ifşa ettiğiniz için ve onun yerine yıkım aracılığıyla, müşterek'in bedenlerinden geçen tutku ve arzuların damgaladığı yeni bir hakikat yarattığınız için sizleri selamlıyoruz.

Burjuva çoktandır, sadece kendi imgesinde değil, kendi imgesi için de bir dünya kurdu; bu imge, bizi zahmet eder de içine alırsa, bizi kendi mükemmel bedeni denen şeyin demir kafesine sokmaya çalışıyor: İnsan Bedeni denen bu kurgusal canavar, eğer varsa tek gerçek canavardır, ve şimdi yanan otobüsler, arabalar, sokaklar ve binalara, sahip olduğu tek ve biricik kabul edilebilir aşırılığın, (şimdi, burjuvazinin bireyci-sikici bedenlerinin imgeleminin çok ötesindeki sizin kollektif bedenlerinizle karşılaştıklarında korkudan titreyen) ultra-canavar-robokop-katil-domuz sibernetik organizmasınn (sibernetik organizma sakatların gerçek zıddı) desteğiyle baştan beri damgasını vurmuştu.

Evet, para topala 20 bacak verebilir, eğer topal 19'unu kapitalist devlete verir ve tek bir tahta bacakla gösteri toplumuna kenarından katılırsa. Kendi yalanlarına hiçbir zaman gerçekten inanmamış olan burjuvazi, bu yalanları, -bizden zaten her zaman esirgenen bireysellik adına bize zavallıca bir sözde arzu atfederek - onlar için onaylamamızı istiyor. "Selam olsun, normalizasyonun rehabilitasyon kamplarına, sosyal hizmet çalışanlarına, mesleki terapistlere, dudak okumalarına, bacak askılarına, kulak protezlerine, askeri üretim protezlere! Ayağa kalkın, kar getiren tekerlekli sandalyeler, profesyonellerin öncülük ettiği ve bireysel bağımsızlık amacıyla kollektifliğin bölündüğü oturum destek gurupları, "sakatlığı" gizleyen yedek parçalar, "düzgün çiftleşme"yi sağlayacak takviye falluslar, enjektörler, kremler (ki, queer'ler kullanırsa tehlikelidir bunlar!), "özel eğitim", duvarlı ve duvarsız tımarhaneler, psikiyatrik, tıbbi ve sosyal entegrasyonun tüm aygıtları! Tabii, eğer ancak bütün bunlar işini düzgün yaptıkları, bize monadın patetik arzusunu, güç için, güç aracılığıyla kurulmuş ve güce ait uygar hukuk öznesini şırınga edebildikleri takdirde. (Aklın bu sözde temsilcilerinin bize bütün sunabildiğinin, "düzgünce" sıçan, işeyen, bir adım atmayı öğrenip boş konuşmalarını dinleyecek, yıkım manzaralarını izleyecek, 2'den 1'i çıkarabilecek bütünlüklü bir beden sözü olduğuna ve böylece bizim tutkumuzu söndürüp gerçek arzumuzun bu bokla takas edilebileceğine ikna olduklarına inanabiliyor musunuz? Ve bunlar bize aptal diyenler!).

Ama bizim de sizin de bildiğimiz gibi, kapitalist kurgular kendi inkarları için yapılır ve kendi içkin inkarlarıyla işlerini sürdürür. Bu patetik dünya bizden her gün, her saat, her saniye esirgendi. Biz dünyanın, insanlığın, insan biçiminin artıklarının milyonlarcasının devamlı maruz kaldığı (yaşayanın, ya da „doğurganlık teknolojisi"yle olan o „talihsiz hadiseden önce") katliamdan, soykırımdan, sterilizasyondan, dayaklardan, şoklardan, açlıktan, hapsetmeden, aşağılamadan, işsizlikten, evsizlikten, fakirlikten, bahsetmeye gerek var mı? Uygarlar (başka bir deyişle imparatorlar) bunların bazılarının düzeleceğini söylüyor. Ama biz bu üzgün figürlerin ikiyüzlü kutsal emellerini çok iyi biliyoruz: hepsi toptan başarısız narsistler olan burjuvanın tek istediği, bizleri normalizasyonun gölünde boğarak mastürbasyon yapmak.

Sizlere önerdiğimiz bir şey yok. Anlaşılmayı ("allah" korusun!) talep etmediğimiz kesin. Burjuvazinin dünya aynasının arkasında neler olup bittiğinin, tam da insan-formundan dışlanmamız sayesinde, sakatların normalleştirme kurumlarının duvarlarının ardında ve ötesinde sergilediği dayanışmanın, prostetik kardeşliğimizin ve neşeli mücadelelerimizin sizin yapmak üzere olduğunuz gibi bu ayna kırılıncaya değin herkese görünür olacağını beklemiyoruz. Sakat veya engelsiz beden gibi ümitsiz kategorilerin, müşterek'in hareketinde bir anlamı olmadığını düşünüyor ve Yunanistan sokaklarında sizinle beraber olan ya da onları her gün yok eden toplumsal mekanın bizzat yıkılışını evlerinden mutlulukla izleyen şanslı sakat yoldaşlarımız da dahil olmak üzere, hepinizi selamlıyoruz. Şimdilik buradaki sözlerimiz, ve her gün ettiğimiz küfür ve lanet sözcüklerimiz, sokaklara, kaldırımlara, basamaklara, binalara, arabalara, otobüslere, ofislere, hastanelere ve rehabilitasyon merkezlerine, havaya, sese, kokuya burjuva tarafından yaratılan sosyal alan normalizasyonunun her molekülüne, patriyarkal, heteronormatif ırkçın engelsizciliğin bizim yaşadığımız yerde ne yazık ki hala sağlam duran bu somut sembollerine haykırdığımız küfür ve lanetlerimiz, molotof kokteyllerinizi yakan birer kıvılcım olsun, atılan taşlarınıza güç olsun ve kalplerimizi o kolektif tutkunun her patlamasının yarattığı o güzel form için birleştirsin: İnsan-Olmayan.
Tartışma zamanı gelecek: bu dünya mide bulandırıcı gerçekliğini hepimizin üzerine mühürledi ve onu tikel yollardan aşarken toptan olumsuzlamak ve yerine yenisini sıfırdan yaratmak için birbirimizi dinleyeceğiz. Ama bunu bu dünyanın külleri üzerindeki kolektif dansımız sırasında yapacağız: kimimiz iki ayağı üzerinde, kimimiz tekerlekli sandalyede, kimimiz koltuk değneğiyle, kimimiz sessizce, titreyen bedenlerle... Ama nasıl da bir dans olacak bu, devrim müziği bedenlerin içine nüfuz edip, onların kıvrımlarını yeniden biçimlendirdiğinde -- bu düzende, ulus-devlet-sermayenin sınırlarıyla aynı işleve sahip kıvrımları...

kaynak : http://www.occupiedlondon.org/blog/2008/12/17/statement-of-solidarity-with-the-comrades-in-greece-by-the-disabled-far-far-away
ceviri: anonim

800 okul ve 200 universite isgal altında. Devlet tiyatrosu prömiyeri iptal edildi.

800 okul ve 200 üniversite bölümü işgal edildi; ulusal tiyatro prömiyeri durduruldu; bugün uluslararası dayanışma günü.

atina'daki ulusal tiyatro prömiyeri yaklaşık yüz kişi tarafından bu gece engellendi –sahneyi aldılar ve 'herkes sokaklara' yazan bir pankart açtılar- . izleyicilere ve oyunculara okumaları için dağıtılan metinde 'mademki şu anda cep telefonlarınızı kapattınız, bilincinizi aktive etme zamanıdır'. bir kere sokaklara çıkınca, kalabalık atina merkezinin tamamında hızla doğaçlama gösteriler halini aldı. –omonia meydanı'na varmamızla birlikte sayımız ikiye katlandı ve on ya da daha fazla sayıdaki zeta gücü polislerini (motosikletli) korkutup kaçırarak görüş mesafemizden çıkarmaya yetti. oyuncular ve yönetmen oyuna devam etmeyi mücadelemizle dayanışma amacıyla reddetti. dün de benzer bir eylem atina konser salonu'nda gerçekleşmişti.

anaakım medya ülkenin dört bir yanında yaklaşık 800 okul ve 200 üniversitenin öğrencileri tarafından işgal edildiğini belirtiyor.

20 aralık'ın hemen öncesinde, alexandros'un katledilmesinin üzerinden tam iki hafta geçmişken: bugün devlet cinayetlerine karşı uluslararası eylem günüdür. bir kez daha sokaklarda olacağız, yine yalnız olmayacağız. dünya üzerindeki binlerce ve binlerce insan bize katılacak.

kaynak : http://www.occupiedlondon.org/blog/2008/12/20/30-0431-800-schools-and-200-university-departments-occupied-national-theatre-premiere-stopped-international-solidarity-day-is-here/

ceviri: eksi sozluk

Atina'daki salı günü eylemleri

*Bir grup lise öğrencisi eğitim bakanlığının önünde tatilden önce son olması kararlaştırılan bir miting düzenledi.

15 yaşında bir gencin öldürülmesi üzerine protestolara devam edip etmeyeceklerine Ocak ayının başında karar vermesi beklenen öğrenciler, yaklaşık 700 okul ve üniversitenin işgaline devam edeceklerini ileri sürdü. Eğitim bakanlığı yalnızca 100 okulun işgal edildiğini iddia ediyor.

*Salı günü Atina'da 3000'den fazla protestocu "Polisler, Domuzlar, Katiller" diye slogan atarak yürüdü. Daha erken saatlerde, bir isyan polisi otobüsüne ateş edildi. Yetkililer otobüsteki 19 memurdan yaralanan olmadığını, fakat saldırının polise karşı şiddeti tırmandırabileceği yönünde endişeler oluştuğunu söyledi. Polis otobüsün Atina'da bir üniversite kampüsünden geçerken saldırıya uığradığını söyledi. Yetkililer 7 adet 7.62 milimetrelik kovan topladıklarını belirtti.

Salı günkü yürüyüş şehir merkezindeki birçok dükkanın kapalı kalmasına neden oldu. Bir grup genç bir polis arabasını devirdi, ama olay daha fazla şiddet yaşanmadan sona erdi. Miting sona ermeden önce protestocular polis şapkası giyen kağıttan yapılma bir domuz modelini ateşe verdiler. Çarşamba günü şehrin ana alışveriş bölgesinde bir protesto daha yapılması planlanıyor.

kaynak: http://anarchiststrategy.blogspot.com/

23 Aralık 2008 Salı

18 aralıktan videolar

http://uk.youtube.com/watch?v=DHFZoHJgBkY
http://uk.youtube.com/watch?v=mk_jUjGzSNo
http://uk.youtube.com/watch?v=YnLTJsAIeio
http://uk.youtube.com/watch?v=fv7K1p10Cp8
http://uk.youtube.com/watch?v=7fZ3LQKGruA
http://uk.youtube.com/watch?v=As-A3g3OBhI
http://uk.youtube.com/watch?v=TQgk_QcZ_h8
http://uk.youtube.com/watch?v=ywMn_KJmHYk

http://uk.youtube.com/watch?v=F3j6Lxqiw-Q
http://uk.youtube.com/watch?v=K_LiM7tAxRs
http://uk.youtube.com/watch?v=0DuLzXyR8Hs
http://uk.youtube.com/watch?v=R3O0vzKhxQo

20 aralıktan görseller

Noel ağacı:
http://uk.youtube.com/watch?v=iHyxFTrpLQQ
http://uk.youtube.com/watch?v=A8K0geihkQ8

Fotograflar
http://news.yahoo.com/nphotos/slideshow/photo//081220/ids_photos_wl/r799723109.jpg/

23 Aralık 2008 Salı

İsyan 18. Gününde

Atina'daki salı günü eylemleri

TESTLER POLİSİN ALEX'İ DİREK OLARAK VURDUĞUNU GÖSTERİYOR.

23 aralık haberleri

22 Aralık 2008 Pazartesi

İsyan 17. Gününde

Politeknik'te Sakin Gece

22 aralıktan haberler

21 Aralık 2008 Pazar

İsyan 16.Gününde

Politeknik'te polis müdahalesi olasılığı

Politeknik'teki işgalcilerin son duruma ilişkin bildirisi

20 Aralık 2008 Cumartesi

İsyan 15.Gününde (3. hafta başladı)
Bugün İsyanla Uluslarüstü Dayanışma ve Devlet Cinayetlerini Kınama Günü

AKA'nin 20 Aralik Dayanisma Eyleminde Yaptığı Basın Açıklaması Metni

Zürih'te Dayanışma Eylemi

20 Aralık-İstanbul'da Okunan Basın Açıklaması Metni

AKA'nın Yunanistan'la Dayanışma Etkinlikleri

800 okul ve 200 universite isgal altında. Devlet tiyatrosu prömiyeri iptal edildi.

Bu tarih bizim değil ama bu isyan bizim

Yunanistandan görseller

19 Aralık 2008 Cuma

İsyan 14. Gününde

Tutuklananlar derhal serbest birakilmalidir

Elinden vurulan George'a ilişkin bir çeviri

Yeni Tv İşgalleri

Bugünden resimler

22 Aralık 2008 Pazartesi

Bu tarih bizim değil ama bu isyan bizim

Bu isyanın başladığı günden bu yana üniversitelerde, liselerde,
mahallelerde, sokaklarda yoldaşlarımız afişler, yazılamalar,
stickerlarla karşı kıyıdaki yoldaşlarımızın isyanını ve yüreklerimizde
taşıdığımız dünyanın an ve an gelişen süreçlerini aktardılar.
Aldığımız maillerde Yunanyada ki anarşistlerle dayanışmak için Yunan
kapitalizminin simgesi bazı bankaların tahrip edildiğini de öğrendik.
Hemen yanı başımızda yükselen anarşist ses yaşadığımız coğrafyada da
yankılanacaktı . Derin bir nefes almış, bizim yüzyılımızın asıl şimdi
başladığını hissediyorduk.

Atina Politeknik Meclisi'nin 12 Aralık'ta aldığı ve duyurduğu küresel
ölçekte direniş eylemleri yapma çağrısı üzerine hazırlıklara giriştik.

Bu hafta başında bazı gruplar çağrıdan haberdar olduklarını, çağrıya
destek olmak istediklerini ve yapılacak eylemde bizle birlikte
olabileceklerini aktardılar. Ankara Anarşi İnisiyatifi'nin eylem
kurgusuna destek veren Dtcf Toplumsal Cinsiyet Karşıtı Platform,
kendi ortak pankartlarını hazırladı.

Liseliler, tüm kız ve erkek kardeşleri için, Alexis için 'seken
kurşun'larla katledilmenin yansılandığı bir sokak oyunu hazırladı.

20 Aralık cumartesi günü Yunanistan Büyükelçiliği'nin önündeydik.

Eylem alanına giderken iki tane belediye otobüsünü doldurduk.
Otobüslerden birinin şoförü her durakta sivil polislerce uyarıldı,
tehdit edildi. Otobüs güzergâhını değiştirdi. Ama gidişimizin
engellenmesine, Büyükelçilik ve Çankaya Köşkü önlerinde alınan
polisiye önlemlerin en abartılısına dahi hazırdık. Devlet sabotajını
atlatmak için iki durak daha erken inerek daha uzun bir yürüyüş
başlattık. Tam da beklediğimiz gibi yürüyüşün sonunda elçiliğe
yaklaştığımızda kapitalizmin bekçilerinin de panzerler ve otobüslerle
yerlerini aldıklarını gördük. " BÜTÜN DEVLETLER KATİLDİR ΟΛA TA KATH
EINAI ΔΟΛΟΦΟΝΟΙ " yazılı pankartımız ve bayraklarımızla bir süre
diğer otobüsteki arkadaşlarımızın gelmesini bekledikten sonra
elçiliğin önüne doğru yürüyüşe geçtik. Polis sık sık anarşistlerin
"bir takım" hazırlıklar içerisinde olduklarını belirterek elçiliğe
doğru yürüyüşü engellemeye çalıştı. Elçiliğe yaklaşarak basın
açıklamamızı sloganlar eşliğinde okuduk. Atılan sloganlar;

" Alexis'in bedeni, İsyanın alevi; Uğur'un bedeni, İsyanın alevi;
Engin'in bedeni; İsyan'ın alevi; Dilek'in bedeni, İsyanın alevi "

" Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz "

" Atina'da Düşene Dövüşene Bin Selam "

" İsyan Devrim Anarşi "

" Devlet Yaparsa Katliam Yapar "

" Bütün Devletler Katildir "

" Atina İsyan; Selanik İsyan, Komotini İsyan, Patras İsyan,
Aleksandropoli İsyan, Girit İsyan, Kıbrıs İsyan, İstanbul İsyan,
Ankara İsyan; Her Yer İsyan, Her Yer Anarşi "

Basın açıklamasının ardından liseliler hazırladıkları sokak oyununu
sergilediler. "Bütün devletler katildir; İsyaaaaan diyerek
bitirdikleri oyunlarının ardından anarşistler " size binlerce yıllık
öfkeyi ve öldürdüğünüz bütün kardeşlerimizin kanlarını getirdik"
diyerek elçiliğe içi kırmızı boya dolu ampulleri fırlattılar. Bu arada
öldürülmüş kardeşlerimizin kanını temsil eden kırmızı boyadan polis de
nasibini aldı.

Sık sık gerginliği yükselttiğimiz eylemde kapitalizmin bekçileri
müdahale etmekten geri durdular. Eylemimiz basın açıklamasının
ardından Kızılay'a doğru yaklaşık yarım saatlik bir yürüyüşle devam
etti. Çevik kuvvetin eşlik ettiği bu yürüyüş boyunca meraklı birçok
insanın sorularıyla karşılaştık. Elçiliğin önünden geldiğimizi ve
yaşamlarımızın devlete ve katillerine değil bize ait olduğunu, bu
yürüyüşü devletin öldürdüğü her insan için sürdürdüğümüzü, o gün
dünyanın her yerinde sokakların Yunanistan'da polis tarafından
öldürülen kardeşimiz Alexis için eylemler yapıldığını anlatınca
insanların da desteğini topladık.

Yüksel Caddesi'ne geldiğimizde, İnsan Hakları Anıtı önünde Yunanistan
Büyükelçiliği önünde yapılan eylemi ve etkinliği anlatarak kalan son
boyalı ampulü de buradaki çevik kuvvet polislerine fırlatarak eylemi
sonlandırdık.

Gün boyunca 70 kişi olan anarşistler 20 Aralık Küresel Direniş Günü'nü
dünyanın bütün sokaklarında olduğu gibi Ankara'dan da selamladılar.

Affetmek ya da unutmak mı?

Hiçbir zaman…


Yaşasın Devrim Yaşasın Anarşi



Ankara Anarşi İnisiyatifi
________________________________________




Politeknik'te Sakin Gece

Politeknik'te sakin gece, bugün dayanışma konseri var

Pazartesi, 22 Aralık 2008

#33Güncelleme, 23.59 Politeknik gayet sakin - Buranın olabileceği kadar sakin. Görünürde hiç polis yok. Hoparlörlerde bangır bangır "Guns of Bringston" çalıyor

09:19: Politeknik'te gece sakindi. Anaakım medyanın bildirdiğine göre,
kampüsteki akademik himaye askıya alındı bile - ki bu, baskın yapma
kararının artık tümüyle polise kaldığı anlamına geliyor. Polis ve
ordunun üniversite topraklarına girmesini engelleyen yasa son
zamanlara kadar, sadece üniversite senatosunun açık bir kararıyla
askıya alınabiliyordu. Ancak yapılan bir kanun değişikliğiyle,
üniversite topraklarında ağır bir suç gerçekleşmesi durumunda, bir
başsavcı da 48 saat içerisinde [akademik himeyenin] askıya alınması
emrini verebiliyor. Polisle son çatışmaların Cumartesi gecesi
gerçekleştiği (ki üzerlerine molotof atılmıştı: ağır bir suç)
düşünüldüğünde, karar verirlerse bu akşama kadar üniversiteye baskın
yapma girişiminde bulunabilirler.

İşgal meclisince alınan karar siyasi anlamda bütünüyle doğru; buradaki
kritik nokta, polisin değil binayı işgal eden insanların ne zaman
ayrılacaklarına karar vermesi.

Bu arada, işgal altındaki GSEE (sendika) binası, işgal meclisince
alınan bir karar sonrasında dün GSEE'ye geri verildi.

Daha fazlası az sonra.

Kaynak: http://www.occupiedlondon.org/blog/

Çeviri: Ainfos Türkçe

21 Aralık 2008 Pazar

AKA'nın Yunanistan'la Dayanışma Etkinlikleri

Yunanistan'daki isyandan gelen küresel dayanışma çağrısına tüm dünyada
olduğu gibi Ankara'da da destek verildi. Anarşi Kolektifi Ankara
sadece bir hareketlilik ve heyecan yaratan bir olaydan çok daha derin
okunması gereken bu isyanı, yüzyılın ilk isyanını sokaktaki insanlarla
konuşmak, ticari medyada çıkan haberlerin taraflılığından sıkılanlara
ilk elden haberler vermek için Yüksel Caddesi'nde saat 12 ile 15
arasında masa açtı. Masada isyandan.blogspot.org'da yer alan
haberlerden derlemelerin yanı sıra AKA tarafından hazırlanan 3 farklı
sticker yer aldı. Stickerlara özellikle gençlerin ilgisi büyüktü.
Bunun dışında saat 15'te yine Yüksel Caddesi'nde gerçekleşen basın
açıklamasının duyurusu dağıtılan bildirilerle yapıldı.

Saat 15'te ise yaklaşık 20 kişinin katılımıyla siyah bayraklar ve
dövizler eşliğinde bir basın açıklaması yapıldı. Açıklamada
Yunanistan'da başlayan isyanın getirdiği perspektifle Türkiye'ye
bakılması gerektiği belirtildi. Alexis'in polis tarafından
öldürülmesinin münferit bir olay olmadığı ifade edildikten sonra
"İktidarın eşitsiz dağılımının en somut ifadesi devlet, polis ve onun
şiddeti olarak kendini gösterir. Bu şiddet asla yargılanmayan hep
cezasız kalan bir şiddettir. Polis şiddetinin hedefleri toplumda
"ötekileştirilmiş" gruplardır. Kadınlar, sokaklarda yaşayanlar,
yoksullar, işçiler, işsizler, eşcinseller, travestiler, sistem
karşıtları, egemen dinin ya da etnisitenin mensubu olmayanlar..."
denildi.

Açıklamada Türkiye'den güncel polis şiddeti örneklerinden bazılarına,
zaman geçse de unutulamayacak 19 Aralık operasyonuna ve anarşistlerin,
anti-otoriterlerin Türkiye'deki etkin mücadele alanlarından birisi
olan vicdani ret ile devlet/ordu/polis şiddeti arasındaki bağa da
değinildi.

Açıklamadan sonra "Bütün devletler katildir." , "İsyan, devrim,
anarşi", "Her yer isyan her yer anarşi" sloganları atıldı ve grup
dağıldı.


Okunan basın açıklaması metni :

Bugün buraya Yunanistan'da 6 aralık gecesi kendini bilmez bir polis
memurunun soğukkanlı bir biçimde öldürdüğü Alexis'i anmak ve 14.
gününe girmiş bulunan isyana destek olmak için geldik. Türkiye'nin
çeşitli yerlerinde olduğu gibi tüm dünyada da bugün Yunanistan'da
başlayan isyanla dayanışmak için anarşistler, anti-otoriterler ve
isyanın heyecan verdiği herkes sokaklarda. Devletlerin var olduğu her
yerde önemsiz sayılıp örselenenlerin de var olduğunu unutmadan
Türkiye'ye, yaşadığımız ülkeye ayrıca odaklanmamız gerekiyor.

Çünkü yaşadıklarımız karşısında Yunanistan kadar hızlı, doğrudan ve ne
söylediğini bilen bir şekilde tepki veremiyor oluşumuzdan
yararlananlar, kendilerine "besin" sağlayanlar var. Alexis
Yunanistan'da polis kurşunuyla öldürülen tek insan değildi. Dünyanın
her yerinde iktidarın eşitsiz dağılımının en somut ifadesi devlet,
polis ve onun şiddeti olarak kendini gösterir. Bu şiddet asla
yargılanmayan hep cezasız kalan bir şiddettir. Polis şiddetinin
hedefleri toplumda "ötekileştirilmiş" gruplardır. Kadınlar, sokaklarda
yaşayanlar, yoksullar, işçiler, işsizler, eşcinseller, travestiler,
sistem karşıtları, egemen dinin ya da etnisitenin mensubu
olmayanlar...

Ülkemizde polis üniforması öyle yüce bir semboldür ki üniformalı biri
gelip gözümüzün önünde bir kadını saçından sürükleye sürükleye alıp
götürse "Ne oluyor?" bile demeyiz. Polis üniformasını giyen kişi öyle
"üstün" bir varlığa dönüşüverir ki arkasından seslendiği üniformasız
kişi duruvermezse çıkarır belinden tabancasını, çekiverir tetiği.
Polis üniformasını giyen kişi nasıl giyinip nasıl yaşanacağını, nasıl
konuşup nasıl sevişileceğini, kimin yaşama hakkına sahip olduğunu
belirleme hakkını kendinde bulur, sırf kendi yaptığı bu belirlemeye
uymuyorlar diye yaşamlarını devam ettirebilmek için gerekli parayı
kazanmaya çalışan travesti ve transseksüellere nefretle saldırır.
Anayasasında "hukukun üstünlüğü ilkesini" benimsemiş olan devletin
hukuku da "genel ahlak" kisvesi altında polisini korur. Korur tabii
ya, polis olmasa cezaevinde tecrit ettiği insanlardan bile ödü
patlayan devlet huzura nasıl kavuşacak? Kankisi polis girer cezaevine
dağıtır, yıkar, öldürür, yakar; yeter ki devletçiği rahat uyusun
uykusunu.

Yunanistan'da bugün sokaklara dökülenlerin bir ayağı askeri darbe
karşıtı hareketlerdedir. Yunanistan askeri diktatörlük altında olduğu
için O ülkedeki darbe karşıtı hareket bugün doğrudan eylem
pratikleriyle sokaklara yaşam verenlerin içindedir. Bizde ise ordu
darbelerden güçlenerek çıkmışken, sosyal ve siyasi hareketler
cılızlaşıp hantallaştılar. Burada devletin zor araçlarını kullanarak
çok başarılı bir biçimde yürüttüğü sindirme politikalarının hakkını da
teslim etmek gerekir. O günden bugüne de toparlanamadık. Ordu devletle
ve daha tehlikelisi toplumla eşdeğer hale gelmeye başlarken bu
terazinin ayarını bozmaya yönelik en önemli girişim olan vicdani ret,
yine hukukun "üstat" ordunun yardımına yetişmesiyle 318 numaralı bir
kanun maddesi tarafından engellenmeye çalışılıyor. Vicdani retçiler
"öteki"ler arasına sokulurken vicdani ret hareketinin de
toplumsallaşma ve devletin baskı mekanizmalarının tümünü reddedişe
evrilme çabaları sekteye uğruyor.

Bu karamsar tablo bugüne kadar bizi harekete geçmekten alıkoymuş
olabilir. Ancak Yunanistan'lı kardeşlerimiz sokaklara getirdikleri
yaşamla bize de umut verdiler. Daha insancıl bir gelecek için sosyal
dönüşümün, tabi ki politik ve ekonomik sonuçlarıyla da beraber hala
anlamlı ve mümkün olduğuna işaret ettiler. Belki de daha da önemlisi
bunun sadece bir ihtimalden ibaret olmadığını, tam da şu an hemen
yanımızda gerçekleşen şey olduğunu gösterdiler. İnsanları öldürenin
her zaman otorite, güçsüzleri öldüreninse her zaman güçlüler olduğunu
unutmayalım. Türkiye'nin sokakları, caddeleri, vitrinleri de yaşama
kavuşmayı bekliyor. Başlangıç noktasını gösteren Yunanistan'lı
kardeşlerimizin ardına düşelim! Haydi!

Anarşi Kolektifi Ankara
[ ankanarsi@gmail.com ]


Metne ve fotoğraflara isyandan.blogspot.com'dan ulaşılabilir.

Meksika,Oaxaca: Yunanistan ve Alex ile Dayanışma Yürüyüşü

Oaxaca, Meksika (18.12.2008) - Anarko-punk gençler Yunanistan
ayaklanmasına katılan tüm yoldaşlarla dayanışmak amacıyla bir yürüyüş
gerçekleştirdiler. Yedi Bölgeler Çeşmesinden yola çıkan Dignidad
Rebelde Kolektifleri, Brigada Indigenas/94 ve Brenalokos meydana kadar
yürüdüler. Yol boyunca PRI partisinin kadın merkez bürosunun önünden
geçerken destek mesajlarını yazılamalarla gönderdiler. Daha sonra,
yürüyüş sırasında Federal Mahkemeler'den ve Dış İlişkiler Bürosunun
önünden geçerken de yazılamalar yapıldı. Yürüyüş Zocalo'daki meydanda
toplanan bir eylemle bitirildi.

Fotolar: http://www.indymedia.org.uk/en/2008/12/415688.html

Kaynak: UK Indymedia

Türkçesi: http://www.internationala.org/index.php?ind=news&op=news_show_single&ide=330

Politeknik'teki işgalcilerin son duruma ilişkin bildirisi

"Normalliğin" intikamına izin vermeyeceğiz. Ne Politeknik'te, ne de hiçbiryerde!

20 Aralık'ta Politeknik Üniversitesi'nin etrafında çıkan çatışmaların ardından, buradaki işgale dair bazı söylentiler yayılıyordu.
İsyan polisinin çatışmalar boyunca sergilediği stratejik manevralarla, işgal edilmiş Politeknik Üniversitesi'ne polis baskını olacağı bilgilerinin sürekli olarak gelmeye devam edişi birleşince, bazı şeyler kesinleşti: Polis işgale müdahele etmek için hazırlanıyor. Üniversite yönetiminini saf dışı bırakarak, Politekniği polisin ve içişleri bakanının ellerine teslim ederek, başsavcı, bize, "bir kaç saatimizin kaldığını" tehtidle ve şantajla, dolaylı ama kesin bir mesajla iletmiş oldu.
Biz, onları, ne kadar zamanımızın kaldığına, bu halkın isyan eden kısmı tarafından karar verildiğini ve bu gerçeğin hiçbir ültimatom kabul etmeyeceğini, bu ayaklanma eylemlerine katılmış olan, katılıyor olan ve katılmaya devam edecek herkese saygı duymaları ve onlardan korkmaları gerektiğini söyleyerek cevapladık.

Ayaklanan binlerce öğrenciyi, işçiyi, işsizi, göçmeni ve yoldaşlarımızı yapılmak üzere olan baskına karşı tetikte olmaya çağırıyoruz.
- Herkesi Politeknik kampüsüne çağırıyoruz.
- Bu akşam saat 9'da açık bir toplantı çağrısı yapıyoruz.
- Herkesi ayaklanmada tutuklananlarla dayanışma ve mali destek için düzenlenecek konsere çağırıyoruz. (akşam 6'da)

Son sözü söyledik.
Bu günler ve geceler, Alexis'in.
Atina Politeknik İşgali
21/12/08

kaynak : http://www.occupiedlondon.org/blog/

Politeknik'te polis müdahalesi olasılığı

16:06: Politeknik işgaline yakın zamanda müdahele olasılığı:
Bir kaç dakika önce Politeknik'in rektör yardımcısı tarafından işgalcilere, binanıın artık üniversite yönteminin sorumluluğunda olmadığını ve kontrolün başsavcıya devredildiğini duyurdu. 98 fm Anarşist radyo, üniversitenin korumalarına binayı terketmelerinin söylendiğini duyurdu.

Şu anda Politeknik'te, binayı terktmenin gerekli olup olmadığı tartışılıyor.

Rektör yardımcısının olacağını iddia ettiği şey, devletin kendi kanunlarına göre %100 illegaldir. İçeriye bir polis operasyonu düzenlenmek üzere olduğundan korkmaktayız. Bu yüzyıldan fazla bir süreden beri ilk defa olan bir şey olacak, hatta, polisin üniversite yönetiminden izinsiz olarak bir üniversiteye düzenlediği de ilk operasyon olacak.

kaynak : http://www.occupiedlondon.org/blog/

20 Aralık-İstanbul'da Okunan Basın Açıklaması Metni

YUNANİSTAN İSYAN ÖZGÜRLÜK

Yunanistan'da binlerce insan günlerdir sokakları, okulları, belediye ve kamu binalarını, televizyonları işgal ediyor;
Kapitalizmin, devletin ve otoritenin tüm sembollerine saldırıyor.
Herkes bu kavramı farklı bir şekilde anlasa da bunun bir isyan olduğu kabul ediliyor.
Evet, bu bir isyandır;
Üstelik sadece Alexis'in öldürülmesine değil, polis ve devlet terörünün her türüne bir isyandır.
Uluslararası şirketlerin, sermayenin hayatlarımızı soktuğu cendereye isyan.
Ücretli-ücretsiz köleler haline getirilmemize isyan.
Gözleri kamaştırılmış tüketim köleleri haline getirilmemize isyan.
Savaş tüccarlarının ve orduların dünyayı bir talan yerine çevirmelerine isyan.
Yaşadığı gezegeni yok oluşa sürükleyenlere isyan.
Paranın ve mülkiyetin yarattığı adaletsizliğe isyan.
İtaatten başka bir şey öğretmeyen eğitim-öğretim kışlalarına isyan.
İkiyüzlü ahlaka dayalı aile kurumuna isyan.
Bizi kadın ve erkek olarak kodlayan, cinsel yönelimlerimizle bizi yargılayıp öldüren ataerkiye isyan.
Yaşamlarımızı zulüm, işkence ve infazlarıyla karartan militer- paramiliter güçlere isyan.
Temsili ya da militarist demokrasi kandırmacasına karşı, doğrudan demokrasi isyanı.
Kendisine saygısı olan özgür insanın ayağa kalkışı ve özgürlüğün önündeki engelleri yıkmaya başlamasıdır Yunanistan'da olan ve başka yerlere de sıçramaya başlayan.
Efendiler bilsinler ki, Alexis'in göğsüne giren kurşunlar bizim de kalbimizi yaralamıştır.
bu yarayı da ancak Yunanistan'dan bütün dünyaya yayılmaya başlayan isyan iyileştirir.
Gözlerimize iyi bakın, efendiler, o isyanın ateşi şimdi bu dilsiz haykıran gözlerde parlamaktadır.
Bu gözler Maraş’ı gördü, Sivas’ı ve Çorum’u gördü,
Bu gözler Dersim’de yakılan ormanları, boşaltılan köyleri,
Küçücük bedeni kurşunla doldurulan Uğur Kaymaz’ı gördü
Bu gözler idam sehpası için yaşları büyütülen gencecik fidanları gördü
Bu gözler Eryaman’da öldürülen travestiyi,
Sahtesi de gerçeği de tecavüzcü olan polisi gördü.
Bu gözler buzdolaplarına kapattığınız selpakçı veletleri,
Dur ihtarına uymadığı için kafasından bir kurşunla yere serilen genci,
Gözaltında döve döve öldürdüğünüz devrimciyi gördü.
Bu gözler 19 Aralık’ta paramparça edilen ve yakılan tutsak bedenleri gördü.
Tuzla tersanelerinde ölüme terk edilen işçileri
Her gün açlıktan ölüme terk edilen işsizleri gördü.
Bu gözler tüm katillerimizi, cellâtlarımızı, işkencecilerimizi gördü
Bu gözler tüm faili meçhullerin faillerini, sizleri gördü efendiler.
Gözümüz üstünüzde efendiler,
Gözümüzdeki parıltı bir yangına kıvılcım olabilir
UNUTMAYACAĞIZ, AFFETMEYECEĞİZ!

18 Aralık Yunanistanla Dayanışma Eylemi-İstanbul

Yunanistan'la dayanışma amacıyla, dün saat 19.00 da Galatasaray
Meydanı'nda toplanan kara-kızıl bayraklı anarşistler ve çeşitli
kurumlar "Türkiye'de, Yunanistan'da, her yerde kapitalist devlet
öldürüyor! İsyan her yerde" pankartı açarak Yunan Konsolosluğu' na
doğru yürüyüşe geçti.

Çeşitli dövizlerin yanı sıra Yunanca "Hepimiz Alex'iz" dövizleri
taşıyan kitle, sık sık "Hepimiz Alex"iz, hepimiz Uğur Kaymaz'ız",
"Atina'da düşene, dövüşene bin selam", "Atina'da direniş, Amed'de
serhildan kazanacak" ve "İsyan Devrim Anarşi" sloganları attı. Yürüyüş
sırasında alkışlarla destek veren halkın bir kısmı da eyleme katıldı.


Yunanistan konsolosluğu yakınında barikat kuran polise tepki gösteren
kitle, "Polis bize kimliğini göster" sloganını attı.

Kurumlar adına Levent Dölek bir açıklama yaptı. Yunanistanda
direnişçilerin Nazım Hikmet'in dizeleriyle eylem çağrısı yaptıklarını
hatırlatan Dölek, "Bizler burada, Yunanistan'da genel grev yapan
işçiler ve ayağa kalkan gençlerle tam bir dayanışma içinde olduğumuzu
ve mücadelelerini sahiplendiğimizi göstermek için bulunuyoruz" dedi.

a-infos'tan alınmıştır.

Zürih'te Dayanışma Eylemi

bugun Zurich te miting yapildi. Yuruyuse katilan cesitli anarsist
gruplar pankart acarak yunanistan konsolosluguna dogru yuruyus
yapildi, konsolosluga kadar polis gozukmedi. Konsoloslugun onune
polisler onlem almislardi. .Anacaddeden ve sokaklardan gelen polis
otolari siren calmadan yaklastilar. Polis yardimi gelinceye kadar
pankartlar konsoloslugun demirlerine asildi ,duvarlara sloganlar
yazildi.Eylem bitiminde polisler yollarda ust aramasi yapip 4 kisiyi
gozaltina aldi

Doscakalin
karakok Otonomu turkiye/isvicre

AKA'nin 20 Aralik Dayanisma Eyleminde Yaptığı Basın Açıklaması Metni

Bugün buraya Yunanistan'da 6 aralık gecesi kendini bilmez bir polis memurunun soğukkanlı bir biçimde öldürdüğü Alexis'i anmak ve 14. gününe girmiş bulunan isyana destek olmak için geldik. Türkiye'nin çeşitli yerlerinde olduğu gibi tüm dünyada da bugün Yunanistan'da başlayan isyanla dayanışmak için anarşistler, anti-otoriterler ve isyanın heyecan verdiği herkes sokaklarda. Devletlerin var olduğu her yerde önemsiz sayılıp örselenenlerin de var olduğunu unutmadan Türkiye'ye, yaşadığımız ülkeye ayrıca odaklanmamız gerekiyor. Çünkü yaşadıklarımız karşısında Yunanistan kadar hızlı, doğrudan ve ne söylediğini bilen bir şekilde tepki veremiyor oluşumuzdan yararlananlar, kendilerine “besin” sağlayanlar var.

Alexis Yunanistan'da polis kurşunuyla öldürülen tek insan değildi. Dünyanın her yerinde iktidarın eşitsiz dağılımının en somut ifadesi devlet, polis ve onun şiddeti olarak kendini gösterir. Bu şiddet asla yargılanmayan hep cezasız kalan bir şiddettir. Polis şiddetinin hedefleri toplumda “ötekileştirilmiş” gruplardır. Kadınlar, sokaklarda yaşayanlar, yoksullar, işçiler, işsizler, eşcinseller, travestiler, sistem karşıtları, egemen dinin ya da etnisitenin mensubu olmayanlar...

Ülkemizde polis üniforması öyle yüce bir semboldür ki üniformalı biri gelip gözümüzün önünde bir kadını saçından sürükleye sürükleye alıp götürse “Ne oluyor?” bile demeyiz. Polis üniformasını giyen kişi öyle “üstün” bir varlığa dönüşüverir ki arkasından seslendiği üniformasız kişi duruvermezse çıkarır belinden tabancasını, çekiverir tetiği. Polis üniformasını giyen kişi nasıl giyinip nasıl yaşanacağını, nasıl konuşup nasıl sevişileceğini, kimin yaşama hakkına sahip olduğunu belirleme hakkını kendinde bulur, sırf kendi yaptığı bu belirlemeye uymuyorlar diye yaşamlarını devam ettirebilmek için gerekli parayı kazanmaya çalışan travesti ve transseksüellere nefretle saldırır. Anayasasında “hukukun üstünlüğü ilkesini” benimsemiş olan devletin hukuku da “genel ahlak” kisvesi altında polisini korur. Korur tabii ya, polis olmasa cezaevinde tecrit ettiği insanlardan bile ödü patlayan devlet huzura nasıl kavuşacak? Kankisi polis girer cezaevine dağıtır, yıkar, öldürür, yakar; yeter ki devletçiği rahat uyusun uykusunu.

Yunanistan'da bugün sokaklara dökülenlerin bir ayağı askeri darbe karşıtı hareketlerdedir. Yunanistan askeri diktatörlük altında olduğu için O ülkedeki darbe karşıtı hareket bugün doğrudan eylem pratikleriyle sokaklara yaşam verenlerin içindedir. Bizde ise ordu darbelerden güçlenerek çıkmışken, sosyal ve siyasi hareketler cılızlaşıp hantallaştılar. Burada devletin zor araçlarını kullanarak çok başarılı bir biçimde yürüttüğü sindirme politikalarının hakkını da teslim etmek gerekir. O günden bugüne de toparlanamadık. Ordu devletle ve daha tehlikelisi toplumla eşdeğer hale gelmeye başlarken bu terazinin ayarını bozmaya yönelik en önemli girişim olan vicdani ret, yine hukukun “üstat” ordunun yardımına yetişmesiyle 318 numaralı bir kanun maddesi tarafından engellenmeye çalışılıyor. Vicdani retçiler “öteki”ler arasına sokulurken vicdani ret hareketinin de toplumsallaşma ve devletin baskı mekanizmalarının tümünü reddedişe evrilme çabaları sekteye uğruyor.

Bu karamsar tablo bugüne kadar bizi harekete geçmekten alıkoymuş olabilir. Ancak Yunanistan'lı kardeşlerimiz sokaklara getirdikleri yaşamla bize de umut verdiler. Daha insancıl bir gelecek için sosyal dönüşümün, tabi ki politik ve ekonomik sonuçlarıyla da beraber hala anlamlı ve mümkün olduğuna işaret ettiler. Belki de daha da önemlisi bunun sadece bir ihtimalden ibaret olmadığını, tam da şu an hemen yanımızda gerçekleşen şey olduğunu gösterdiler. İnsanları öldürenin her zaman otorite, güçsüzleri öldüreninse her zaman güçlüler olduğunu unutmayalım. Türkiye'nin sokakları, caddeleri, vitrinleri de yaşama kavuşmayı bekliyor. Başlangıç noktasını gösteren Yunanistan'lı kardeşlerimizin ardına düşelim! Haydi!

Anarşi Kolektifi Ankara

İsyandan Notlar-(Yunanistan'dan Türkiye'li bir anarsistin isyandan notları)

Aralık Devrimi; bugünleri Atina'da geçiren Türkiyeli bir anarşistin isimlendirmesi. Batı Trakyalı, Kıbrıslı, mülteci ya da öğrenci olarak, türkçe konuşan bazı insanlar da bu 'devrimin' içindeydiler. Türkiye popüler medyasından birçok röportaj isteği olmasına karşın, bugüne kadar popüler medyaya yönelik sürdürdüğümüz boykot tavrından şaşmamak için bu istekleri geri çevirdik. İşgalci üniversitelilerin bildirilerini çevirerek zaten isyanın temel aktörlerinden birinin ağzıyla olan biteni anlatmış oluyorduk. İndymedia tüm dünyada olduğu gibi anonim ve kolektif bir haber ağı olarak rolünü oynadı. Diğer yandan, popüler medyanın röportaj yapabileceği yetkililerin ya da sözcülerin yoksunluğu da onların istediğini verememizin nedeniydi. Binlerce kişiyle röportaj yapabilirdiniz. Nitekim ben de kendi gördüğüm yerden yorumluyorum olan biteni. Gün gün tuttuğum notları ucuca ekleyerek.



Burada herkes; ''Bu günleri gördüm ya... Ölsem de gam yemem!'' diyor. Ben de onlardan biriyim.



Henüz işyeri zindanlarında koşullar değişmedi gerçi. Hala benzin istasyonlarında 5 euroya 10 saat çalışan Pakistanlılar var. AB, haftalık 60 işsaatini aynı günlerde yasallaştırdı. İşçiler kölelik koşullarında, işsizler açlık koşullarında yaşamayı hala sürdürüyor. Aralık İsyanı bu köhne duvara darbe indiremedi belki ama umudun Kaf Dağı'nın ardında değil burnumuzun dibinde olduğunu gösterdi. 'Koşulları düzeltmekten' daha fazlasına dair bir umut verdi üstelik. Yaşamı değiştirmek, bir dinozor masalı olmaktan çıktı artık. Kapitalizmin kurbanları, hala söyleyecek sözleri olduğunu koydular ortaya. İlk sözü kendilerine söylediler; 'boyun eğme, bizim için hala bir gelecek var, o gelecekten umudunu kesme!' 'Kanepe kuşağı' denenlerdeki cesareti görünce inanca dönüşen bir umuttan bahsediyoruz artık. Diğer yandan bütün bunlar metropol denilen canavarın göğsünde gerçekleşti. Bu yüzden zaman kısıtlıydı. Yıkmak değil belki ama yeni birşey yapmak çok zaman istiyordu. Retorikten öte yıkımın ne olduğunu gördük. Uluslararası tekeller ve bankaların neredeyse bütün merkezi şubeleri işlemez kılındı. Bakanlıklar yakıldı. Özellikle göçmenler tarafından bir çok mağazanın ürünü ücretsiz kullanıma sokuldu. Hergün Atina sokaklarında kabadayılık yapan silahlı devlet güçleri, günlerce görünmediler ortalıkta. Karakolları taşlandı, arabaları yakıldı. Fakat tolerasyon sınırlarından çıkmadığımızı bilmemiz gerekiyor. Ki çıkılması çok olasıydı.



Mesologiu, Eksarhia'nın en canlı sokaklarından biridir. Cuma ve cumartesi akşamları bizim gençler toplanır. Biz de mutlaka uğrar, bir bira içeriz. O akşam Eksarhia Meydanı'nda biraz oturduk. Sonra Mesologiu'ya uğramadan eve dönmeye karar verdik. Bir saat kadar sonra öldürüldü Aleksandros. Mesologiu'nun 20 metre yukarısında sürekli çeviklerin koruduğu PASOK Genel Merkezi vardır. Bu sokaklar neredeyse her cumartesi çatışma olmasına alışıktır. Ama bu sefer başlayan çatışma günlerce sürer ve dört yana yayılır. Kabadayı bir polis, (genel kabule göre yukarıdan emir almadan) kendince anarşistleri cezalandırmak isteyip, 16 yaşında bir genci kalbinden kurşunlarken, taşırıcı damlayı bekleyen bardağa bir kova su dökmüş gibi olur.



7 Aralık'ta Aleksandras Caddesi'nden Atina Emniyet Müdürlüğü'ne yürümek isteyen binlerce insan, gaz bombası yağmuruna aldırış etmeden, kararlılıkla polisin üzerine yürüdü. İntifada ebabillerine dönüştü insanlar. Tıpkı 1994'te Gazi'de olduğu gibi. Şehir merkezi önce gaz bombası bulutu altında kaldı. Ardından yakılan bankaların, otomobil, elektronik, cep telefonu firmalarının dumanı altında. Gece boyunca Eksarhia çevresinde ve Atina'nın birçok noktasında polise yönelik saldırılar gerçekleşti. Gündüzleri yürüyüşler ve geceleri çatışmalar birçok şehre yayıldı. Ardından dünyanın dörtbir yanına. Sarkozy'nin götü tutuştu, yani o derecede. Bazen çok uzun süren bir uykudaymışım ve bitmek bilmez bir rüyaymış gibi görünüyor gözüme herşey. Espriler gırla gidiyor; 'Devrim de yapabilirdik ama kim uğraşır şimdi! Onlara gerçek yüzümüzü gösterdik ve bırakalım, bundan sonra bizi nasıl yönetebileceklerini düşünsünler kara kara. Dışişleri Bakanlığı Türkiye Masası! Lütfen çevirileri bitirin!'



Eski ABD Dışişleri Bakanı M.A., NATO'nun 50. Yılı Toplantısı'nda sarfetmişti o sözü;'21. yy, ayaklanmalar yy'ı olacaktır.' Bunun sonucu olarak son 20 yıl boyunca devletleri iç savaş aygıtları olarak biçimlendirmeye özen gösterdiler. Polis toplumları yaratılmaya başlandı. Bütün sokaklar kameralarla kayıt altına alınıyor. Milyonlarca koyunuτ5\'n her sabah boynunu bükerek işyeri denilen zindana gittiği ve akşam insanlığından çıkarılmış olarak geri döndüğü yolların her hareketi kaydediliyor. Atina sokaklarındaki kameraların çoğu şu an kayıt yapmıyor. Zaten birçok karakol hizmet dışı. Tüccarların borazanı medya bütün mağazaların talan edildiği yalanını yayıyor. Bazı istisnalar hariç, hedef alınan işletmeler genellikle tekellerin sigortalı mağazaları. Yunan anarşistleri bu gibi iftiralar karşısında, kaostaki otokontrolün ve bazılarının sınıf bilinci dediği erdemin istisnai bir örneğini sergilediler. Zaten ilerleyen günlerde neredeyse sadece bankalara ve karakollara yönelik eylemler oldu. Bu yüzden medya tarafından fikirleri belirlenen insanlar tüccarların yaygarasıyla anarşistlere düşman edilmeye çalışılıyor. Fırsat bu fırsat diyen faşistler çeviklerle birlikte anarşistlere saldırıyor. Hükümet partisinin sözcüsü; 'devletin ortadan kaldırılması düşünülemez' dese de sokaklarda binlerce genç aksini iddia ediyor ve barikatların gerisinde devletsiz bir yaşam sürüyorlar. Onların eleştirilebilecekleri tek nokta, apartmanların yanması durumlarında, içerde bir insanın olabileceği riskini göğüslüyor olmaları. Hedef apartmanın altındaki dükkan olduğu halde, evlere de sıçrayabiliyor yangın. İnsan yaşamını tehdit eden bu gibi durumlardan ders çıkarılmış olduğuna inanıyorum.

21. yy anarşizmini kavrayabilmek, yıllardır en büyük derdimdi. Nihayet hep birlikte kavrıyoruz şimdi; isyancı anarşistler, basit insanların basit devrimlerine inandılar. Haklı çıktılar.



Şehir merkezindeki bankaların hepsi yakıldıktan bir hafta sonra, bugün yeniden yasal hırsızlık faaliyetlerini sürdürüyorlar. Belediye otobüsleri yeniden çalışmaya başladılar ama bilet kontrolcü kargalar ortalıkta görünmüyor.Bir hafta önce Atina'nın her sokağında siyah ya da mavi ya da yeşil üniforma giyen silahlı adamlarla karşılaşırdınız. Son kurbanları Aleksi, bu dehşete karşı hepimize ayağa kalkma bilinci verdi. Üniformalıların katlettiği her yoldaşımız için artık hepimizin üniformalılara atması gereken bir taş var. Bu haydutların silahsızlandırı lmasını ve hakları için mücadele eden toplumsal kesimleri rahat bırakmasını istiyoruz. Devlet bastırma güçlerinin üniformalı sadistlerine artık boyun eğmek istemediğimizi gösteriyoruz. Onurlu birileri varsa içlerinde silahsızlansınlar ve derhal üniformalarını çıkarsınlar istiyoruz. Onların sokaklarımızda estirdiği zorbalıktan bezdik artık. Bu toplumsal talebi okumayı başardığı için de Sinaspizmos Partisi'ni kutlamak gerek. Meclis'te polisin silahsızlandırı lması ve çevik kuvvetin dağıtılması yönünde soru önergesi vererek, 'maskeli provakatörler' edebiyatıyla gericilik kusan KP'yi de (kamuoyu yoklamalarına göre) solladılar.



Üniversiteli gençlik, yine toplumun en dinamik kesimi olduğunu, Politeknik direnişi mirasının hala yaşadığını gösterdi ve özerkliği gerekirse molotoflarla koruyacağını işgallerde ortaya koydu. Dahası yüzlerce ortaöğrenim kurumu öğrenciler tarafından işgal edildi. Genç işçiler de harekete destek veriyorlar.



Atina sevgili dostlar, uygarlık tarihinde yeniden bir sıçramaya tanık oldu. Demokrasinin beşiği, artık anarşinin beşiği olduğunu gösterdi. Köleci demokrasinin özündeki polis devletine karşı, polissiz bir toplum talebi geniş toplumsal kesimler tarafından dile getirildi ve yer yer pratikleştirildi. Patlama, isyancı anarşistlerin yöntemlerinin çok geniş toplumsal kesimler tarafından uygulanmasından kaynaklıydı. Eylemlerin örgütlenme biçimi, tarzı ve hedefleri, isyancı anarşistlerin uzun yıllardır yaptıkları propagandayla paralellik gösteriyor. Atina'daki anarşistlerin birgünde 17 karakol basabilecek kadar güçlü olmadığı herkesin malumu. Fakat isyancı anarşistler derken bir örgütlenmeden değil de daha çok bir kendiliğinden eylem hareketinden bahsettiğimiz için, artık Atina'da binlerce anarşistin varlığından sözedebiliriz.



Belirtmek gerekir; toplumsal karakterini hedef profiliyle zaten ortaya koyan bu isyanın politik mesajları da aynı yerde açığa çıkmaktadır.



Bankalara ihtiyacımız yok. Onların bizi soymasından bıktık. Yanmaları, köleci demokrasi hukuğu açısından suç olabilir ama bankaları yakanlar, cellatlarından intikam alan kurbanlardır. Ve anarşinin bir anlamının da ezilenlerin adaleti olduğunu hatırlayalım. Hukuk adaletsizliği simgeliyorsa, kaos daha adil alternatifler yaratacak kadar engindir. Kasalarda kağıt parçaları (para, hisse senedi, çek, tahvil) biçiminde toplumsal zenginliği hapseden bir avuç insan emekçilere kan kusturuyorsa, bankaların yakılması adaletin ta kendisidir. O zaman o kağıt parçaları, yoksulluğumuza fiyat biçme gücünü de yitirirler. 'Banka açmak varken banka soymak niye!' diyordu Brecht. Elektronik mağaza zincirlerinin içindekilerle birlikte yakılmasına şahit olduk. Otomobil mağazalarının da. Ki ben herkesin birer tane laptop aşırmasını hiç de adaletsiz görmezdim. Hergün parası olanlar alıyor, bir gün de olmayanlar alsın. Tüccarların canı çıkmaz. Ki ben bütün şirketlerin (hepsi komandit değil ama hepsi adidir!) canlarının çıkmasını istiyorum. Herhangi bir fırının değil de bunların hedef alınmasından da anlaşılacağı gibi mesele feci halde sınıfsaldır ve herkes bu gerçekle yüzleşiyor.



Sadece Genel İşçi Sendikaları Konfederasyonu işgal edildiğinden ve birçok işkolunda grevler sürdüğünden değil, işsizlerin, yalnızların ve toplumdışı diye tabir edilenlerin yoğun katılımından dolayı sınıfsal bir isyandır karşımızdaki. Şehre fildişi kulelerinden bakanlar nihilizm diyerek mimlemişlerdir bu tabloyu. Görmeleri gereken şey çok basittir oysa; hızla, kapitalizmin katlanılabilirliğinin ve toplumun yönetilebilirliğinin sınırlarına yaklaşıyoruz. Toplumsal zenginliğin üzerinde semiren asalaklara yol görünüyor. Bütün politik merkezlerin parçalanmasını isteyenlerin hedefi ortadaydı; sistemin kendisi. İsyanın mesajı buydu. Hükümet değişikliği talebi yoktu ortada. Ama yokolması diye bir sorun apaçıktı. Ve deliller, harekete geçmemizi gerektirecek kadar güçlüydü.



Dünya anarşistleri de mücadeleyi onlarca şehre yaymaya hazır olduklarını gösterdiler. Yunanistan'a odak noktası olma gücünü veren, merkezi siyaset ya da polis tarafından kontrol edilemeyecek kadar çokhücreli bir anarşist hareketin varlığı olsa gerek. 1980'lerden bu yana bir çok anarşist-anti otoriter otonom, zengin mücadele deneyimleri biriktirdi. Çokyönlü bir mücadele gündemini, polisin, faşistlerin saldırılarını göğüsleyerek toplumun gündemine taşımaya uğraştılar. Kameralardan antipsikiyatriye, alternatif enerji kaynaklarından, cezaevlerine ya da Chiapas'taki özyönetim deneyimlerine kadar uzanan çokyönlü bir gündem, polisle yapılan sokak savaşlarıyla paralel gidiyordu son yıllarda. Gerçek şu ki, anarşistlerin çoğu, solcuların STK'lar vasıtasıyla piyasa ilişkilerine tabi kılınmasından da ders alarak, sokağı sınıf savaşının yegane mekanı olarak gördüler. Bu yüzden sağcı partiler bas bas anarşistlerin zindanlara tıkılması gerektiğini bağırıyorlar. Nitekim böyle bir saldırının yılbaşından sonra gerçekleşmesi de olası.



Gayrıinsani bir mülkiyet düzeni ve onun kolluk kuvvetlerinden oluşan ve adına devlet dediğimiz bu güce karşı eşzamanlı saldırılar, küreseldeki yerel açısından yeni bir dönemi başlattı. Seattle'dan Atina ASF'una dek, aslolan Avrupa'daki bütün güçlerin bir noktaya yığılmasıydı. Artık Avrupa'nın ve dünyanın bir çok yerinde eşzamanlı hareket etme kabiliyetine sahip olduğumuzu görüyoruz.



Unutmadan belirteyim, göçmenler de bu süreçte yeralmayı başardılar. Bu birçok açıdan önemliydi. Ama en çok da Paris'te olanların tesadüfi değil, çağımızın temel toplumsal çatışma biçimlerinden biri olduğunu teyid etmesi açısından önemliydi. Yine de katedilmesi gereken bir mesafe olduğu ortada. Göçmenler hala polis karşısında panik ataklarını sürdürüyorlar. Aleksi'den birkaç hafta önce Yabancılar Polisi'nde ölen Pakistanlı için yapılan eylemlerde, ilk defa öfkelerini polise yöneltebildiklerini gördük. Larissa'da 30 arap göçmen, eylemlere katıldıkları için terör yasasından yargılanacaklar. Atina'da da 100 kadar göçmenin isyan günlerinde tutuklandığı ve haklarında 'yağma' suçlamasıyla dava açıldığını biliyoruz. Özellikle Asyalı göçmenlerdeki cep telefonu sevdasını hiçbir zaman anlayamadım zaten ama, herkes sevdiğine kavuşuyor madem, onlar da böyle alsınlar yerlerini tarihte. Yürüyüşlere ve çatışmalara katılmadıklarını sananlar da avunsunlar. Sendikalar çarşamba günkü genel grevi başlarından savarken, genç işçiler hayat normale dönene kadar öğrencilerle birlikte, göçmenlerle ve mahallelilerle birlikte sokaklardaydı . 10. günde, kaydedilen en önemli saldırı Atina çevik kuvvetinin Kesaryanni'deki merkezine Panepistimiupoli' deki öğrencilerin 3 koldan saldırısı oldu. Yakılan çevik otobüsünde bir polis yaralandı. Bunun dışında 20 motosikletli anarşistin karakollara ziyaretleri de aralıklarla sürüyor. Barışçı yürüyüşler dağıldıktan sonra, gaz bombası, molotof ve taş atışmaları, yakılan arabaların barikat olarak kullanılması gibi sahneler hala yaşanıyor Atina merkezinde. Yılbaşına kadar da yaşanacak gibi.



İsyanın ilk günlerinde tıpkı Sarkozy gibi altına sıçan Sanayiciler Derneği Başkanı, Karamanlis'e 'ya işini yap ya da asker gelsin yapsın' mesajı vermişti. Sahiden çok korktular. 'Başkentin merkezinde Halk Mahkemeleri kuracaklar!' diye korkusunu itiraf ediyordu bir medya baronu. Maskelerini çıkarmaya hazırlandılar. Ordu sarı alarm verdi. Oysaki altıüstü bir isyandı yaşanan. Dünyanın her yanına yayılana kadar da isyan olarak kalacak. Sorun şu ki, dünyanın her yerine yayılması o kadar da uzak bir ihtimal değilmiş!



68 geçti. Artık 08 hatırlanacak. (O sıfır da boşuna durmuyor orada. Nihilizmin sıfırı.)

anarsistiletisim adlı mail grubundan alınmıştır.

19 Aralık 2008 Cuma

Yeni Tv İşgalleri

19.12.2008

Bir TV istasyonu daha işgal edildi, Atina ve Selanik'te yeni eylemler, Devletin Katillerine Karşı Uluslararası Eylem Günü'nün son hazırlıkları

Chania'daki "Kydon TV", medyanın isyanı örtbas eden yalanlarını açığa çıkarmak için bugün işgal edildi. Son birkaç günde onlarca TV ve radyo istasyonu işgali gerçekleşti.
Propylea Atina'da devlet baskısına karşı büyük bir konser başlamak üzere. Egaleo (Atina), Sintagma (parlamento) ve Selanik'te eylemler planlanıyor. Hepimiz yarın için, devletin katillerine karşı uluslararası eylem günü için hazırlanıyoruz. Lütfen eylemlerinizi bu blogda ve burada bildiriniz.

Kaynak: http://www.occupiedlondon.org/blog/2008/12/19/29-1619-yet-another-tv-station-occupied-fresh-demos-in-athens-and-thessaloniki-final-build-up-for-international-day-of-action-against-state-murders/

(Kendini) Tahrip Yaratımdandır

(Kendini) Tahrip Yaratımdandır


(işgal edilmiş atine ekonomi üniversitesinde "ayaklanmış kızlar" tarafından yazılarak dağıtılmış bir bildirinin kolektif çevirisi)

6. aralık gecesini kolayca unutmuyoruz. Unutmuyoruz çünkü Alexis'in ölümü anlaşılmazdı. Devletin şiddeti, ne kadar egemenliğinin yapıcılığının formlarında cisimleştirilmeye çalışılsa da, şiddetin maskaraca formlarında yeniden ortaya çıkacaktır. Devlet her zaman yapısında disiplin, gözetim ve canlıların kontrolünün modern buyruğunun arka yüzü olan itaatsizliğini koruyacaktır - daha çok itaatsiz kısımların imhasını seçerek ve kararlılığının politik değerini ödemeye hazır olarak.

Aynasızlar "sen" diye bağırdığında, bu buyruğun yöneldiği ve otoritenin yönünde (aynasızların çağrısının geldiği yönde), vücut bulan kişi otoritenin ürettiği bu intikamcı sese madem ki cevap verir; suçsuzdur. Ne zaman ki kişi meydan okur ve itaatsizlik eder, bu itaatsizliğin zararsızlığı ne seviyede olursa olsun (aynasızlar üstüne bir molotof kokteyli değil de bir su şişesi atmış olsun), otoritenin anlayışı kaybolur ve birbaşka hale dönüşür: cezalandırıcı olmak zorunda olan bir saldırı. Ne zamanki faşist aynasızın erkeksi şerefiyle alay edilir, (kendisinin de söylediği gibi) çocuklarını ve ailesini korumak için öldürmeye kadar gidebilir. Ahlaki buyruk ve erkek egemenliği -başka bir deyişle sembolik ve kaba şiddetin en tipik formu- Alexis'in ölümünü olası kıldı, cinayeti haklı gösterdiler, bu cinayetin etrafında bir "hakikat" ürettiler ve onu gerçeklik kıldılar.

Buna paralel olarak, gölgesinin işlendiği yaşamlarda bir anlam taşıyan ölümün trajik ucu[yla], ayaklanma gerçekliğe dönüştü: kırık zaman ve mekanın, yapısızlaştırılmış yapılanmanın, olan ve oluşan arasındaki sınırın bu kavranılmaz kasılması ve sosyal ritimlerin öngörülemezliği.

Zevk ve oyunun, korkunun, tutku ve öfkenin, karışıklığın, ciddi, dinamik ve birçok vaadi olan bilincin anı. Bağımsız olarak, korkutabilecek, yarattığı kendiliğindenlikleri koruyabilecek, her anı aralıksız olarak önceden olanlardan farklı olması için reddedebilecek bir an: normallikte boğulan, meşrulaştırılmış bir ayaklanmada karaya oturmaktansa, ondan kendisini koruyarak bir başka otorite formuna dönüşmüş bir ayaklanma.

Bu ayaklanma nasıl olası oldu? Başkaldıranlar hangi hakkı sahipleniyor, hangi anda ve hangi ölüm için? Nasıl bu sembol toplumsallaştırıldı? Alexis "bizim Alexisimiz"di, bir "öteki", yabancı, göçmen değildi. Liseliler onunla [Alexis'le] kendilerini özdeşleştirebildi, anneler kendi çocukları için korktu; liselilerin sesleri onu bir ulusal kahraman haline getirdi. Bizi ilgilendiren bu 15 yaşındaki çocuk, yaşamı yaşamayı hak ediyordu, sonu halkın yaşamına karşı bir saldırıydı - ve bu nedenle Alex'in matemi olası ve hemen hemen kaçınılmazdı. Bu ortam Alexis'in kendini özdeşleştiremediği gibi, kendini özdeşleştiremedikleri şeylere karşı ayaklanan bir topluluğa -bize- dönüştü. Öyle bir topluluk ki, aramızda ayrıcalığa sahibiz çünkü diğerleri, onlar gibi bizi tanıyor. Alexis'in öyküsü sonundan itibaren yazılacak. Neşeli bir çocuk diyorlar. Önceden haber verme yetimizin olmadığı ayaklanma, otoritenin kendi çatlakları arasında olanaklı oluyor: hangi canlının toplumsal güç ilişkileri ağında sıkıntı verdiğine karar veren bir otorite. Ayaklanma, toplumsal kuralsızlığın bu ilahisi, kuralların bir ürünüdür... Bu bizim toplumsal bedenlerimiz için, bizim "kendi" kökü kazınmış bedenlerimizin ayaklanmasıdır. Kurşun tüm küreselliğiyle topluma karşı atılmıştır. Bu ayaklanma kendi güvenliğinin devlete ve organizmalarına yansıdığını sanan her demokratik burjuva için dondurucu oldu. Kurşun topluma karşı açılan savaşın bildirisi oldu. Toplum sözleşmesi parçalandı - artık konsensüs yok. Direnişin ahlaki ve politik eylemliliği olanaklı, anlaşılır, doğru ve toplumsal dokuyu kapsayan sembolik egemen buyruğun adalet koşulları ve vadeleri görünür kılınıyor.

Bu çıkış noktası isyanın haklılığını geçersiz kılmıyor. Çünkü baskın söylem, adlandıran otorite ona biçim ve anlam yüklüyor, hiyerarşik toplumsal ilişkileri denetleyen toplumsal kesitin kavramlarından türetilen baskın değerlerin ölçeklerini saptayan otorite, çoktan bu topluluğun “genç kukuletalılar”ını gözden çıkarttı. Onları, itaatsizliğin sınırlarını saptamak için toplumun tehlikeli alanına yerleştirdiler.

Direnmemizi buyuruyorlar ama bu şekilde olmadığını söylüyor çünkü bu tehlikeli. İktidarın yarattığı ve zincire vurduğu tutsaklar olsak da, nasıl bir toplumsal meşrutiyet sonucu bu noktaya geldik ki hem içindeyiz onun, hem de karşısındayız. Biz, kim olduğumuzu değiştirme gayreti içinde yaptıklarımızdan ibaretiz. Kesinliğimize tanık olan bu tarihsel hareketin içeriğinin kabul edilmesini görmeyi dili diliyoruz, karanlıkta kaybolacak anlamları değil.

Bu otoritenin boyun eğmek ve eylemin özerkliği arasındaki sert tavırlı sınırdan geçmesi olanaksız çünkü şayet asiler aynasızlara meydan okumak için cesaretlerini kanıtlamak zorunda kalırlarsa aynı zamanda sorgulanmak zorunda da kalırlar ve aynasızlarla çarpışmak için otoriteyi kullanırlar çünkü otorite bunu kurar. Bu çelişki öznelliğimizin merkezinden gelir. Bu, bizim dışımızda ve bizde, ne oluyor kim eziliyor diye sorduğumuz ve sessizlikten başka hiçbir şey duymadığımız sakin gecelerde bizi rahatsız eden ve isyanın kenarlarında yer alan ihtişamlı ahlaka şekil veren uyuşmazlıktır.

Hiç bir şey birlikte bulunduğu manadan ayrı var olmaz. Direniş stratejileri otoriter stratejiler şeklinde biçimini yitirebilir: Eğer dünyaya meydan okurken aynı anda bu dünyanın bir parçasını oluşturduğumuz kendimize karşı da savaşmazsak, kaos toplumsal ilişkilerde yeniden bir hiyerarşi yaratacaktır: Bu dünyanın düzenlediği ahlaki ve politik sınırlar arasında, içlerinde var olduğumuz ahlaki ve politik ağlar içinde büyüdük... Telaş içerisinde sürükleyen maço tavırlara bir son vermez, otoriter pozisyonlara dönüşen pozisyonları kabul edersek kaos hiyerarşiye dönüşecektir.

çeviri: M. & L.