21 Aralık 2008 Pazar

AKA'nın Yunanistan'la Dayanışma Etkinlikleri

Yunanistan'daki isyandan gelen küresel dayanışma çağrısına tüm dünyada
olduğu gibi Ankara'da da destek verildi. Anarşi Kolektifi Ankara
sadece bir hareketlilik ve heyecan yaratan bir olaydan çok daha derin
okunması gereken bu isyanı, yüzyılın ilk isyanını sokaktaki insanlarla
konuşmak, ticari medyada çıkan haberlerin taraflılığından sıkılanlara
ilk elden haberler vermek için Yüksel Caddesi'nde saat 12 ile 15
arasında masa açtı. Masada isyandan.blogspot.org'da yer alan
haberlerden derlemelerin yanı sıra AKA tarafından hazırlanan 3 farklı
sticker yer aldı. Stickerlara özellikle gençlerin ilgisi büyüktü.
Bunun dışında saat 15'te yine Yüksel Caddesi'nde gerçekleşen basın
açıklamasının duyurusu dağıtılan bildirilerle yapıldı.

Saat 15'te ise yaklaşık 20 kişinin katılımıyla siyah bayraklar ve
dövizler eşliğinde bir basın açıklaması yapıldı. Açıklamada
Yunanistan'da başlayan isyanın getirdiği perspektifle Türkiye'ye
bakılması gerektiği belirtildi. Alexis'in polis tarafından
öldürülmesinin münferit bir olay olmadığı ifade edildikten sonra
"İktidarın eşitsiz dağılımının en somut ifadesi devlet, polis ve onun
şiddeti olarak kendini gösterir. Bu şiddet asla yargılanmayan hep
cezasız kalan bir şiddettir. Polis şiddetinin hedefleri toplumda
"ötekileştirilmiş" gruplardır. Kadınlar, sokaklarda yaşayanlar,
yoksullar, işçiler, işsizler, eşcinseller, travestiler, sistem
karşıtları, egemen dinin ya da etnisitenin mensubu olmayanlar..."
denildi.

Açıklamada Türkiye'den güncel polis şiddeti örneklerinden bazılarına,
zaman geçse de unutulamayacak 19 Aralık operasyonuna ve anarşistlerin,
anti-otoriterlerin Türkiye'deki etkin mücadele alanlarından birisi
olan vicdani ret ile devlet/ordu/polis şiddeti arasındaki bağa da
değinildi.

Açıklamadan sonra "Bütün devletler katildir." , "İsyan, devrim,
anarşi", "Her yer isyan her yer anarşi" sloganları atıldı ve grup
dağıldı.


Okunan basın açıklaması metni :

Bugün buraya Yunanistan'da 6 aralık gecesi kendini bilmez bir polis
memurunun soğukkanlı bir biçimde öldürdüğü Alexis'i anmak ve 14.
gününe girmiş bulunan isyana destek olmak için geldik. Türkiye'nin
çeşitli yerlerinde olduğu gibi tüm dünyada da bugün Yunanistan'da
başlayan isyanla dayanışmak için anarşistler, anti-otoriterler ve
isyanın heyecan verdiği herkes sokaklarda. Devletlerin var olduğu her
yerde önemsiz sayılıp örselenenlerin de var olduğunu unutmadan
Türkiye'ye, yaşadığımız ülkeye ayrıca odaklanmamız gerekiyor.

Çünkü yaşadıklarımız karşısında Yunanistan kadar hızlı, doğrudan ve ne
söylediğini bilen bir şekilde tepki veremiyor oluşumuzdan
yararlananlar, kendilerine "besin" sağlayanlar var. Alexis
Yunanistan'da polis kurşunuyla öldürülen tek insan değildi. Dünyanın
her yerinde iktidarın eşitsiz dağılımının en somut ifadesi devlet,
polis ve onun şiddeti olarak kendini gösterir. Bu şiddet asla
yargılanmayan hep cezasız kalan bir şiddettir. Polis şiddetinin
hedefleri toplumda "ötekileştirilmiş" gruplardır. Kadınlar, sokaklarda
yaşayanlar, yoksullar, işçiler, işsizler, eşcinseller, travestiler,
sistem karşıtları, egemen dinin ya da etnisitenin mensubu
olmayanlar...

Ülkemizde polis üniforması öyle yüce bir semboldür ki üniformalı biri
gelip gözümüzün önünde bir kadını saçından sürükleye sürükleye alıp
götürse "Ne oluyor?" bile demeyiz. Polis üniformasını giyen kişi öyle
"üstün" bir varlığa dönüşüverir ki arkasından seslendiği üniformasız
kişi duruvermezse çıkarır belinden tabancasını, çekiverir tetiği.
Polis üniformasını giyen kişi nasıl giyinip nasıl yaşanacağını, nasıl
konuşup nasıl sevişileceğini, kimin yaşama hakkına sahip olduğunu
belirleme hakkını kendinde bulur, sırf kendi yaptığı bu belirlemeye
uymuyorlar diye yaşamlarını devam ettirebilmek için gerekli parayı
kazanmaya çalışan travesti ve transseksüellere nefretle saldırır.
Anayasasında "hukukun üstünlüğü ilkesini" benimsemiş olan devletin
hukuku da "genel ahlak" kisvesi altında polisini korur. Korur tabii
ya, polis olmasa cezaevinde tecrit ettiği insanlardan bile ödü
patlayan devlet huzura nasıl kavuşacak? Kankisi polis girer cezaevine
dağıtır, yıkar, öldürür, yakar; yeter ki devletçiği rahat uyusun
uykusunu.

Yunanistan'da bugün sokaklara dökülenlerin bir ayağı askeri darbe
karşıtı hareketlerdedir. Yunanistan askeri diktatörlük altında olduğu
için O ülkedeki darbe karşıtı hareket bugün doğrudan eylem
pratikleriyle sokaklara yaşam verenlerin içindedir. Bizde ise ordu
darbelerden güçlenerek çıkmışken, sosyal ve siyasi hareketler
cılızlaşıp hantallaştılar. Burada devletin zor araçlarını kullanarak
çok başarılı bir biçimde yürüttüğü sindirme politikalarının hakkını da
teslim etmek gerekir. O günden bugüne de toparlanamadık. Ordu devletle
ve daha tehlikelisi toplumla eşdeğer hale gelmeye başlarken bu
terazinin ayarını bozmaya yönelik en önemli girişim olan vicdani ret,
yine hukukun "üstat" ordunun yardımına yetişmesiyle 318 numaralı bir
kanun maddesi tarafından engellenmeye çalışılıyor. Vicdani retçiler
"öteki"ler arasına sokulurken vicdani ret hareketinin de
toplumsallaşma ve devletin baskı mekanizmalarının tümünü reddedişe
evrilme çabaları sekteye uğruyor.

Bu karamsar tablo bugüne kadar bizi harekete geçmekten alıkoymuş
olabilir. Ancak Yunanistan'lı kardeşlerimiz sokaklara getirdikleri
yaşamla bize de umut verdiler. Daha insancıl bir gelecek için sosyal
dönüşümün, tabi ki politik ve ekonomik sonuçlarıyla da beraber hala
anlamlı ve mümkün olduğuna işaret ettiler. Belki de daha da önemlisi
bunun sadece bir ihtimalden ibaret olmadığını, tam da şu an hemen
yanımızda gerçekleşen şey olduğunu gösterdiler. İnsanları öldürenin
her zaman otorite, güçsüzleri öldüreninse her zaman güçlüler olduğunu
unutmayalım. Türkiye'nin sokakları, caddeleri, vitrinleri de yaşama
kavuşmayı bekliyor. Başlangıç noktasını gösteren Yunanistan'lı
kardeşlerimizin ardına düşelim! Haydi!

Anarşi Kolektifi Ankara
[ ankanarsi@gmail.com ]


Metne ve fotoğraflara isyandan.blogspot.com'dan ulaşılabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder