24 Aralık 2008 Çarşamba

Yunanistan'daki Yoldaşlara, Uzaklardan, Çok Uzaklardan Dayanışma Bildirisi

Yunanistan'daki Yoldaşlara, Uzaklardan, Çok Uzaklardan Dayanışma Bildirisi

Gerçeğe dair tutkunun taşkınlığındaki bedenleri ayıran bir alan yoktur: onlar bireyselleştirmez. "Ne Korkunç bir şiddet" diyor burjuva basını, şunu yakmak, bunu yıkmak, kıymetli sokaklarınızı, otobüsleri, arabaları ve binalarınızı ateşe vermek, bu ne kaostur kaldırımlarınızdaki. Bu nasıl bir duman ki, herkes kör oldu; sağır edici çığlıklarınız bu son sağlıklı modanın toplumsal kumaşını yırtıp atıyor ve şehir felç oluyor! Hatta bazıları sizden hoşlanmışa ve bu yüzden tanımı gereği sizden endişe etmişe benziyor: yeter ki "sizler" yoldan çekilin ve it sürüsü, katliama olan tepkiyi sessiz bir katliamla bastırmanın tadını çıkartsın. Ama kaygılılar; nedir örneğin dolaysız amacınız? Başka bir deyişle, bu çılgın "gençlik" akıl sağlığı adına ne zaman duracak? Lütfen kendinizi onların gazetecilerina anlatın! Küresel burjuvazinin ve onların tıbbi hijyen devletlerinin nasıl da olağanüstü bir dayanışmasıdır bu! Katillerinin her birinin kendi katliam projelerini kovuşturması, acınası kaygılarının aralarında nasıl da bitmek tükenmez bir takas ve dolaşım sürecine dönüşüyor- yakın gelecekte takas edece ve dolaşıma sokacak bir şey bulamayacaklarına dair korkuları nedeniyle, bu daha da böyle.

Bedenlerimizi şeyleşmiş tekil burjuva imgesine dayanarak damgalayan bu "felçliliği", "körlüğü", "sağırlığı", "suçluluğu", "deliliği" biliriz: bize karşı aman da ne merhametli bir acıma duygusuyla dolu bu, tarihin en zavallı yaratığının imgesine dayanarak. Yoldaşlar, durmak yok! Biz sakatlar, bize dayatılan bu gündelik toplumsal hakikatı ifşa ettiğiniz için ve onun yerine yıkım aracılığıyla, müşterek'in bedenlerinden geçen tutku ve arzuların damgaladığı yeni bir hakikat yarattığınız için sizleri selamlıyoruz.

Burjuva çoktandır, sadece kendi imgesinde değil, kendi imgesi için de bir dünya kurdu; bu imge, bizi zahmet eder de içine alırsa, bizi kendi mükemmel bedeni denen şeyin demir kafesine sokmaya çalışıyor: İnsan Bedeni denen bu kurgusal canavar, eğer varsa tek gerçek canavardır, ve şimdi yanan otobüsler, arabalar, sokaklar ve binalara, sahip olduğu tek ve biricik kabul edilebilir aşırılığın, (şimdi, burjuvazinin bireyci-sikici bedenlerinin imgeleminin çok ötesindeki sizin kollektif bedenlerinizle karşılaştıklarında korkudan titreyen) ultra-canavar-robokop-katil-domuz sibernetik organizmasınn (sibernetik organizma sakatların gerçek zıddı) desteğiyle baştan beri damgasını vurmuştu.

Evet, para topala 20 bacak verebilir, eğer topal 19'unu kapitalist devlete verir ve tek bir tahta bacakla gösteri toplumuna kenarından katılırsa. Kendi yalanlarına hiçbir zaman gerçekten inanmamış olan burjuvazi, bu yalanları, -bizden zaten her zaman esirgenen bireysellik adına bize zavallıca bir sözde arzu atfederek - onlar için onaylamamızı istiyor. "Selam olsun, normalizasyonun rehabilitasyon kamplarına, sosyal hizmet çalışanlarına, mesleki terapistlere, dudak okumalarına, bacak askılarına, kulak protezlerine, askeri üretim protezlere! Ayağa kalkın, kar getiren tekerlekli sandalyeler, profesyonellerin öncülük ettiği ve bireysel bağımsızlık amacıyla kollektifliğin bölündüğü oturum destek gurupları, "sakatlığı" gizleyen yedek parçalar, "düzgün çiftleşme"yi sağlayacak takviye falluslar, enjektörler, kremler (ki, queer'ler kullanırsa tehlikelidir bunlar!), "özel eğitim", duvarlı ve duvarsız tımarhaneler, psikiyatrik, tıbbi ve sosyal entegrasyonun tüm aygıtları! Tabii, eğer ancak bütün bunlar işini düzgün yaptıkları, bize monadın patetik arzusunu, güç için, güç aracılığıyla kurulmuş ve güce ait uygar hukuk öznesini şırınga edebildikleri takdirde. (Aklın bu sözde temsilcilerinin bize bütün sunabildiğinin, "düzgünce" sıçan, işeyen, bir adım atmayı öğrenip boş konuşmalarını dinleyecek, yıkım manzaralarını izleyecek, 2'den 1'i çıkarabilecek bütünlüklü bir beden sözü olduğuna ve böylece bizim tutkumuzu söndürüp gerçek arzumuzun bu bokla takas edilebileceğine ikna olduklarına inanabiliyor musunuz? Ve bunlar bize aptal diyenler!).

Ama bizim de sizin de bildiğimiz gibi, kapitalist kurgular kendi inkarları için yapılır ve kendi içkin inkarlarıyla işlerini sürdürür. Bu patetik dünya bizden her gün, her saat, her saniye esirgendi. Biz dünyanın, insanlığın, insan biçiminin artıklarının milyonlarcasının devamlı maruz kaldığı (yaşayanın, ya da „doğurganlık teknolojisi"yle olan o „talihsiz hadiseden önce") katliamdan, soykırımdan, sterilizasyondan, dayaklardan, şoklardan, açlıktan, hapsetmeden, aşağılamadan, işsizlikten, evsizlikten, fakirlikten, bahsetmeye gerek var mı? Uygarlar (başka bir deyişle imparatorlar) bunların bazılarının düzeleceğini söylüyor. Ama biz bu üzgün figürlerin ikiyüzlü kutsal emellerini çok iyi biliyoruz: hepsi toptan başarısız narsistler olan burjuvanın tek istediği, bizleri normalizasyonun gölünde boğarak mastürbasyon yapmak.

Sizlere önerdiğimiz bir şey yok. Anlaşılmayı ("allah" korusun!) talep etmediğimiz kesin. Burjuvazinin dünya aynasının arkasında neler olup bittiğinin, tam da insan-formundan dışlanmamız sayesinde, sakatların normalleştirme kurumlarının duvarlarının ardında ve ötesinde sergilediği dayanışmanın, prostetik kardeşliğimizin ve neşeli mücadelelerimizin sizin yapmak üzere olduğunuz gibi bu ayna kırılıncaya değin herkese görünür olacağını beklemiyoruz. Sakat veya engelsiz beden gibi ümitsiz kategorilerin, müşterek'in hareketinde bir anlamı olmadığını düşünüyor ve Yunanistan sokaklarında sizinle beraber olan ya da onları her gün yok eden toplumsal mekanın bizzat yıkılışını evlerinden mutlulukla izleyen şanslı sakat yoldaşlarımız da dahil olmak üzere, hepinizi selamlıyoruz. Şimdilik buradaki sözlerimiz, ve her gün ettiğimiz küfür ve lanet sözcüklerimiz, sokaklara, kaldırımlara, basamaklara, binalara, arabalara, otobüslere, ofislere, hastanelere ve rehabilitasyon merkezlerine, havaya, sese, kokuya burjuva tarafından yaratılan sosyal alan normalizasyonunun her molekülüne, patriyarkal, heteronormatif ırkçın engelsizciliğin bizim yaşadığımız yerde ne yazık ki hala sağlam duran bu somut sembollerine haykırdığımız küfür ve lanetlerimiz, molotof kokteyllerinizi yakan birer kıvılcım olsun, atılan taşlarınıza güç olsun ve kalplerimizi o kolektif tutkunun her patlamasının yarattığı o güzel form için birleştirsin: İnsan-Olmayan.
Tartışma zamanı gelecek: bu dünya mide bulandırıcı gerçekliğini hepimizin üzerine mühürledi ve onu tikel yollardan aşarken toptan olumsuzlamak ve yerine yenisini sıfırdan yaratmak için birbirimizi dinleyeceğiz. Ama bunu bu dünyanın külleri üzerindeki kolektif dansımız sırasında yapacağız: kimimiz iki ayağı üzerinde, kimimiz tekerlekli sandalyede, kimimiz koltuk değneğiyle, kimimiz sessizce, titreyen bedenlerle... Ama nasıl da bir dans olacak bu, devrim müziği bedenlerin içine nüfuz edip, onların kıvrımlarını yeniden biçimlendirdiğinde -- bu düzende, ulus-devlet-sermayenin sınırlarıyla aynı işleve sahip kıvrımları...

kaynak : http://www.occupiedlondon.org/blog/2008/12/17/statement-of-solidarity-with-the-comrades-in-greece-by-the-disabled-far-far-away
ceviri: anonim

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder