15 Aralık 2008 Pazartesi

İSYANI GURURLA SAHİPLENEBİLMEK

Merhaba Kürşad ve Gülkan,


Bianet’te yer alan Foti’lerin Yunanistan’daki isyancı pratik üzerine yazdığı metne yönelik sizin eklediğiniz hatırlatmaları ve analizleri okuduk. “Yeni kuşak radikalleri” betimlerken –özellikle Yunanistan özgününde- bu harekete içkin anarşist karakteri vurgulama ihtiyacı duymanızı son derece yerinde buluyoruz. Son günlerde vuku bulan isyanın anaakım burjuva tekelci medyasının bile görmezden gelemeyeceği ölçüde açık olan anarşist renginin ve içeriğinin coşkuyla, dayanışma duygularıyla altını çizmek gerçekten büyük önem arz ediyor. Ancak, böylesi samimi duygularla ve iyi niyetlerle yaptığınız hatırlatmalarda bile yaşadığımız topraklardaki mevcut sol kültürün “iyi-kötü” kategorizasyonlarının inceden, rafine biçimlerde de olsa etkilerini görüyoruz, ve “hatırlatmalara hatırlatma” mahiyetinde sizin metninize yönelik bazı eklerimizi paylaşmak istiyoruz.

Hiyerarşik, homojen sol geleneklerin anarşist isyan pratiklerine dönük eleştirilerinin mahiyetinde – kendi içlerinde farklı farklı siyasal angajmanlarla kümelenseler bile- ortak birtakım söylem biçimleri tarihsel olarak süregelmiştir/gelmektedir. Bu ortak eleştiri argümanının en temel savlarından biri de; yıkıcı anarşist eylem deneyimlerinin plan-program gibi solcularca olmazsa olmaz olarak algılanan kurallar silsilesi barındırmaması, üst organların çerçevesini çizdiği düzenli komuta zincirinin dışında kendiliğinden ve doğrudan bir enerjinin dışavurumuyla şekillenen isyankarlığın “düzensizliğinin” kendi merdiven basamakları misali düzenli altın çağ toplumu tahayyüllerini de kurulu sistemi sarstığı kadar sarsmasıdır. Dolayısıyla, sol tandanslı eleştirel dilin isyancı anarşist pratiğin görünür olduğu her durumda akıllı uslu bir bilgiçlikle “bilinçsiz bir yakıp yıkma hali, Vandallık, yağmacılık” vb. şeklindeki nadide tahlillerine alışkınız. Hatta, biraz hafızalarımızı yokladığımızda anımsıyoruz ki şimdi Yunanistan’daki isyancı eylemciler için telaffuz ettiklerini geçtiğimiz yıllarda Fransa’nın banliyölerinde gerçekleşen isyan sırasında da aynen ifadelendirmişlerdi; “amaçsız kör şiddet, kendi komşusunun arabasını yakmanın sermayeye zararı olur mu…” biçimindeki ‘sol eleştirileri’ hatırlıyoruz hâlâ. Kısacası, böylesi otoriter ve piramidal bir sol kültürün, sistem karşıtlığını da sistemin temiz, steril normlarına uygun biçimde algılaması, o temizliği, hesaplılığı göremediği her hakiki ‘yıkılsın bu yaşam formu’ tarzındaki isyanı burjuva aydını üslubuyla tepeden mahkum etmesi alışık olmadığımız bir şey değil.

Bu noktadan meseleye yaklaştığımızda, hakiki sistem karşıtı anarşistlerin, “yıkma dürtüsünün en yaratıcı dürtü” olduğunu yaşam kılavuzu edinenlerin, kimden gelirse gelsin “şiddet taraftarı, yağmacı, Vandal” eleştirilerinden gocunarak “yok öyle değiliz aslında” diye savunmaya geçmesine gerek yoktur. Bilakis, yağmacılık ve Vandallığı hakaret olarak algılama önyargısı anarşistlere sol ahlakçılıktan bulaşmış ciddi bir hastalıktır, ve asıl bu önyargıyla mücadele edilmelidir. Var olan her şeyin yıkılmasından coşku duyan ve “silahlanmış neşeye” can-ı gönülden bağlı anarşistler, yıkıcı eyleme sınırlar çizip, hizaya sokmaya teorik planda bile olsa yeltenmezler.

Üstüne üstlük Yunanistan anarşist geleneğinde bilfiil mevcut olan anarşist otonomların yaklaşımlarını ve görüşlerini kendi meşrebine göre eğip bükmeye çalışmak iyi niyetle bile yapılsa yanlış bir duruşa işaret eder. Yunanistan’daki anarşistler içindeki en güçlü eğilimlerden birini teşkil eden “İsyancı Anarşistlerin” sistemle mücadelelerinde şiddet araçlarını kullanırken başvurdukları kategorizasyonlar yoktur. Yok efendim mülkiyete uyar, polise uymaz veya tekellere, lüks otomobillere mubah, orta karar dükkânlara ve otomobillere günah biçiminde çizilmiş sınırları yoktur, hatta tam tersine bu tip sınırlar çizmenin isyanın kendiliğinden enerjisine ket vurma anlamı taşıdığını düşünürler. Nitekim son isyancı pratiğin salt medya görüntülerinden bile bu görülebilirken, “oradaki anarşistlere bilinçsiz, Vandal demeyin, aslında okumuş-akıllı çocuklardır” manasında okunabilecek cümleler kurmanın gereği nedir? O görüntülerden birkaçını da hatırlatalım bu arada; molotofla üstü başı tutuşmuş polisler, yağmalanan marketler, yakılmış dükkânlar ve otobüs durakları…

Aslında üzerinde uzun uzadıya durulması gereken bu meseleyi şimdilik kısaca bağlarken, Yunanistan’daki anarşistlere yönelik solcu lafazanlığa karşı verilen yanıtlarda anarşistlerin aynen Yunanistan’daki yoldaşlarımız gibi isyanın tarifsiz, kalıplara sığmayan enerjisine sahip çıkmasını, sınırsız yıkımdan ancak sistem içinde koruyacak mülkü olanların rahatsız olacağını tekrar tekrar hatırlatmasını ve “yağmacılık” ve “Vandallık” gibi bizim içini tüm araçsal akıl taraftarlarından farklı doldurduğumuz oluş hallerini gururla sahiplenmesini öneriyoruz.

İsyancı selamlar!

-Gökhan -

(Not: Cevap verilen yazının adresi http://isyandan.blogspot.com/2008/12/yunanistandaki-isyann-grmezden-gelinen.html )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder