15 Aralık 2008 Pazartesi

Buradayız, Her yerdeyiz, Biz Gelecekten Görüntüyüz

Atina Ekonomi ve İşletme Okulu İşgal İnisiyatifi:
BURADAYIZ, HER YERDEYİZ, BİZ GELECEKTEN BİR GÖRÜNTÜYÜZ

Ben yanmasam
sen yanmasan
biz yanmasak,
Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?
(Nazım Hikmet, Kerem Gibi)

Köpekler korkudan dişleri titreyerek uluyor: Normale geri dönün
--aptalların şöleni bitti. Asimilasyonun filologları şimdiden dikenli
kucaklarını açtılar: "Unutmaya, anlamaya, bu birkaç günün keşmekeşini
kabul etmeye hazırız; ama artık kendinize gelin, yoksa
sosyologlarımızı, antropologlarımızı, psikiyatristlerimizi
getireceğiz. Duygusal patlamanızı iyi babalar gibi şimdiye dek bir
derece hoş gördük --ve şimdi bomboş kalan çalışma masalarına, ofislere
ve vitrinlere bakın! Artık karşılık verme zamanı geldi; bu kutsal
vazifeyi reddeden herkese haddi bildirilmeli, hepsi
sosyolojikleştirilmeli, psikiyatrikleştirilmelidir. Şehir, bir emirle
kuşatılıyor: "Görevinin başında mısın?" Demokrasi, toplumsal uyum,
milli birlik ve ölüm kokan tüm diğer demirci ocakları çürümüş
kollarını üstümüze uzatmış halde.

[Hükümetten aileye] iktidar sadece isyanı ve isyanın genelleşmesini
bastırmayı değil, bir öznelleşme ilişkisi üretmeyi hedefler. Bios,
yani siyasal yaşamı, ortaklık, uyuşma ve konsensüs alanı olarak
tanımlayan bir ilişki. "Siyaset, konsensüs siyasetidir, gerisi ise
çete-savaşı, isyanlar, kaos." İşte söylediklerinin doğru çevirisi, her
eylemin canlı özünü yadsıma ve bizi yapabileceğimiz şeyden, -ikiyi
birde eritmek degil, birden ikiye dogru tekrar tekrar kopuştan-
ayırma ve yalıtma gayretlerinin asıl anlamı budur. Uyum paşaları,
barış ve huzurun, kanun ve düzenin baronları bizi diyalektik olmaya
çağırıyor. Ancak, bu numaralar acınacak derecede eskidir; ve
sefaletleri her reddedişe, her gerçek tutkusuna akbaba gibi üşüşen
sendika patronlarının yağlı göbeklerinden, arabulucuların ifadesiz
gözlerinden okunuyor. Onları 1 Mayıs'ta gördük, onları Los Angeles ve
Brixton'da gördük ve onyıllardan beri onların 1973 Politeknik'inin
artık sararmış kemiklerini yalamalarını izliyoruz. Dün de onları
süresiz genel grev çağrısı bir yana, yasallığa boyun eğip protesto
grevi yürüyüşünü iptal ettiklerinde tekrar gördük. Çünkü isyanın
genelleşmesine giden yolun üretim alanından --bizi ezen bu dünyanın
üretim araçlarına el koymaktan --geçtiğini çok da iyi biliyorlar.

Hiçbir şeyin belirli olmadığı bir günün şafağındayız. Yıllardan beri
devam eden kesinlikten sonra, bundan daha özgürleştirici ne olabilir?
15 yasında bir çocuğun suikastı, dünyayı ters yüz edecek güçte bir
yerinden-etmenin gerçekleştiği andı. Bir gün daha görmeye tahammül
etmeyen bir yerinden-etme; öyle ki birçok kişi aynı anda şunu düşündü:
"Buraya kadar, bir adım daha değil; her şey değişmeli ve biz
değiştireceğiz". Alex'in olumunun intikamı bu dünyada uyanmaya
zorlandığımız her günün intikamına dönüştü. Ve çok zor gibi görünen
şeyin, çok basit olduğu görüldü.

Olan buydu, elde olan bu. Korktuğumuz bir şey varsa, o da normale
dönüştür.  Çünkü ışıyan gündeki kentlerimizin harap ve yağmalanmış
sokaklarında sadece öfkemizin aşikar sonuçlarını değil, yaşamaya
başlama olanağını görüyoruz. Artık yapacak bir şeyimiz yok, bu olanağı
üstlenip; yaraticiligimizi, arzularımızı maddileştirme gücümüzü,
Gerçek'i tefekkür etme değil yaratma gücümüzü gündelik yaşam alanında
temellendirerek, onu bir yaşam deneyimine dönüştürmek dışında.  Bu
bizim yaşamsal alanımız. Geride kalan her şey ölüdür.

Anlamak isteyenler anlayacaktır. Şimdi her birinizi zavallı küçük
hayatlarına zincirleyen görünmez hücreleri parçalamanın zamanıdır. Bu
yalnızca veya zorunlu olarak karakollara saldırmayı, bankalar ve
alışveriş merkezlerini ateşe vermeyi gerektirmez. Bir kişinin
koltuğunu ve kendi hayati üstüne pasif tefekkürü terk edip, kişisel
olan her şeyi geride bırakarak konuşmak ve dinlemek için sokağa
çıktığı an, toplumsal ilişkiler alanında nükleer bomba kuvvetinde bir
bozma etkisini içerir. Bunun nedeni tam da herkesin kendi
mikrokozmosuna (bu ana dek) sabitlenmesinin atomun çekim kuvvetinden
kaynaklanmasıdır. (Kapitalist) dünyayı döndüren kuvvet. İkilem budur:
isyancılarla ya da yalnız. Bir ikilemin aynı anda hem bu kadar mutlak
hem de gerçek olabildiği, gerçekten de az görülen bir zamandayız.

Atina Ekonomi ve İşletme Okulu İşgal İnisiyatifi - 11.12.2008


Çev: Gökhan -Eylem

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder