Merhaba...
Şu an gümbür gümbür Keny Arkana dinlediğimiz İktisat Fakültesi
işgalinde (http://katalipsiasoee.blogspot.com/), enformasyon noktası
olarak kullandığımız mekanda, eldeki verileri derli toplu kılmaya
çalışıyoruz.
Ne mümkün! Yarın isyanın 1. haftasına giriyoruz ve bu süre içinde olan
bitenlerin bir listesini tutmaya kalksak başa çıkamayacağımız ortada.
Diğer yandan insanın kaleme kağıda dokunası gelmiyor. Nefes almayı ve
isyanda olduğumuz bilincini bir an olsun yitirmemek, tadını
çıkarabilmek için.
Yine de bilgilendirme adına üzerimize düşen tek şey çeviriler değil.
Elbette size nasıl hissettiğimi anlatabilmem zor. En azından birkaç
gözlemde bulunmak ve size bulunduğumuz noktanın tarihsel ciddiyetini
hatırlatmak istiyorum.
Agyos Dimitrios'ta Halk Meclisi'nin Özgür Belediyesi'yle
(http://katadimadim.blogspot.com/) birlikte başka bir sürece
girdiğimizi düşünüyorum. İşgaldeki Yoannina şehri Belediyesi'ni ve
Halandri Belediyesi'ni de bu listeye ekleyelim. İlerleyen günlerde
yeni belediyelerin de doğrudan demokrasi alanına geçeceğine
inanıyorum. İsyanın attığı en büyük adımlardan biri bu. Doğrudan
demokrasi, isyandan devrime doğru atılmış en ciddi adım olarak
görünüyor gözüme. Bugün yapılan açık toplantılarda tartışılan eylem
programlarına baktığımızda, ya da dünyaya Atina'dan baktığımızda,
sadece biçimsel bir hamleden bahsetmediğimiz de ayan beyan olacak.
300 kadar yoldaşın katıldığı bir genel toplantıda, ifade edilen
verilere bakacak olursak, halihazırda Atina'nın ticari kapasitesinin
yüzde 10'u tahrip edilmiş durumda. Toplam nüfusun binde 5'inin,
politik aktivite içindeki nüfusun yüzde 3.4'ünün eylemlerde yeraldığı
türünden hesaplar ifade edildi. Bunlar büyük ihtimalle basında yeralan
veriler. Yani bir yandan sistem hükmünü sürüyor. Ama yeni olan bu
değil. Yeni olan, adım adım ilerleyen isyan.
Her ne kadar dünya egemenleri hükümeti daha sert önlemlere zorlasa da
hükümetin yapabileceği fazla birşey yok. Böyle durumlarda çözücü
faktör olarak devreye soktukları polis halk tarafından defterden
silindi. Hükümet, vahşi bir hayvana sükunet enjekte etmenin yollarını
arıyor. Yeni bir ölüm haberinin yıkım olacağını onlar da biliyor.
Fakat o ölüm haberi Melbourne'dan geliyor. Mücadelenin küreselliğini
anlatmak isteyenlere, saldırının küreselliğini hatırlatır gibi. Yine
15'inde bir çocuk, yine polisler tarafından öldürülüyor.
Danimarka'da 62 yoldaşımız gözaltında. Meksika'da yoldaşlar polis
merkezini patlatıyorlar dayanışma için. İtalya
(http://athens.indymedia.org/front.php3?lang=el&article_id=941324) ve
İspanya'da (http://athens.indymedia.org/front.php3?lang=el&article_id=939924)
ilk kıvılcımları çakıyor isyanın. Eylemlerin yapıldığı şehirleri
yazmak bile yorucu görünüyor. Ve sizden ricam, bunu Yunanistan isyanı
olarak görmekten ve dayanışmaktan vazgeçmeniz. Yunanistan'da isyanı
bir günde bastırabilirler. Ama ertesi gün Paris'te karşılaşacağınız,
aynı isyandır. Bu isyan yüzyıl sürecek arkadaşlar. 99 yıl toprağın
altına çekilse de 100. yıl yeniden çıkacak ortaya. Bu bizim isyanımız,
dünyanın dört yanında yoldaşları ve düşmanları olanların isyanı. Biraz
empati, dayanışmacı rolünü unutturacak ve ateşi, içinizdeki ateşi
sokağa taşımanız gerektiğini farketmenize yetecek.
Tarihin en net çizgilerle ayrılan sınıfsal isyanı içinde olduğumuza
inanıyorum. Dahası, tüketim toplumuna ve teknolojiye karşı bu kadar
ciddi bir saldırının daha önce yaşanmamış olduğuna inanıyorum. Bu
yüzden, ihtiyarların 'şiddet' edebiyatı karşısında sabırlı olun. Onlar
çok acı çektiler ve içleri katranla doldu. Nerede ışık görseler orayı
çamurla sıvamaya kalkıyorlar. Bu sefer güneşi sıvamaya kalkıyorlar.
Bizim onlardan naçizane farkımız, şiddetin sadece dinamik değil,
kinetik de olabileceğini anlamış olmamız.
Yani bütün o doğrudan demokrasi alanları bir günde ortadan
kaldırılabilirler. Bunu biliyoruz. Mesele şu ki bunlar bir hafta önce
yoktu. Ve sesimize dünyanın dört bir yanından yankı gelmeseydi, isyan
bu aşamaya bile gelemezdi.
Hepimiz gördük ki, 3-5 kişi değiliz. Yalnız değiliz. İçinde
bulunduğumuz tarihsel noktanın önemi işte bu. Hayallerimizi
gerçekleştirebilecek kadar çoğuz. Yeterki kıvılcım çaksın.
Derin bir nefes alın arkadaşlar. Bizim yüzyılımız asıl şimdi başlıyor.
Yazar: Caner
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder