15 Aralık 2008 Pazartesi

Alex'ler Ölmesin Diye

10 Aralık 2008, Birgün Gazetesi / Bülent Usta

6 Aralık saat 22.00'da, iki erkek Yunan polisi Atina merkezinde,
Exarchia meydanı çevresinde devriye gezerken, bir grup gence yaklaştı
ve gözdağı vermeye çalıştı. Tartışma sırasında, polislerden birisi
silahını çekerek çocuklardan 16 yaşındaki Aleksis'in göğsünün sol
kısmına -kalbinin yanına- iki el ateş etti. Aleksandros Andreas
Grigoropulos, Evangelismos Hastahanesi'ne kaldırıldığında yaşama veda
etmişti. Görgü tanıklarının aktardıklarına göre ateş etmeden önce,
polis gençlere küfrediyor ve penisini gösteriyordu.


Ölüm haberi, duyulur duyulmaz, sıradan insanlardan örgütlü
anarşistlere kadar, iktidar karşıtı on binlerce kişi sokaklara döküldü
ve olaylar önlenemeyecek bir biçimde tırmanmaya başladı. Hatta AEK
futbol takımının taraftarlarının bile sokaklara döküldüğü söyleniyor.
Bu arada, Yunanistan'daki anarşistlerden aldığımız bilgiye göre, polis
göstericilere, hiç de televizyonlarda gösterildiği gibi müsamahakar
davranmıyor, fırsat bulduklarında göstericilere en ağır şekilde
saldırıyor. Çok sayıda yaralının bulunduğunu, bazılarının da durumunun
ağır olduğu bildiriliyor. Ama Bir göstericinin daha ölmesi durumunda,
olayların daha şiddetli bir biçimde tırmanacağından çekinildiği için,
polisler bu saldırılarını verilen talimata göre silah kullanmaksızın
gerçekleştiriyor.


Tüm müdahalelere ve İç İşleri Bakanı dahil devlet yetkilileri, halkın
isyanına hak vererek özür dilemesine rağmen, olaylar şiddetlenerek
sürüyor ve anarşist grupların eylem çağrılarına yanıt veren kişi ve
örgütler, Londra, Dublin, Berlin ve Paris gibi şehirlerde Yunanistan
elçilikleri ve konsolosluklarını işgal ve protesto eylemleriyle
kuşattıklarına dair çeşitli bilgiler de geliyor.


Yürüyüşler, gösteriler, doğrudan eylemler, isyanlar tüm Yunanistan'da
günlerdir devam ediyor. Selanik'te, büyük bir spontan eylem
gerçekleştirildiği, Egnatia caddesindeki eylem sırasında çok sayıda
karakol ve bankalara saldırıldığı ve kimilerinin yakıldığı da gelen
bilgiler arasında. Ana caddelerin yanan çöp kutularıyla saatlerce
kapatıldığı eylemlerin, Yanneha, Irakli, Chania, Komotini, Mitilini,
Xanthi, Serres, Sparta, Aleksandrapolis ve Volos'tana, hatta Yunan
adalarına da sıçradığı gelen bilgiler arasında. Bugün (yani 10
Aralık'ta) Yunanistan'da Karamanlis hükümetinin ekonomik krizin yükünü
emekçilerin üzerine yıkan ekonomik kararlarını protesto etmek için de
işçi sendikaları genel greve gidecekler. Genel grevle birlikte
gösterilerin yoğunlaşması ve hükümetin düşürülmesi büyük bir ihtimal
olarak gözüküyor.


Bu haberin yazıldığı sırada, ölen gencin cenazesi halkın geniş
katılımıyla kaldırılıyordu ki, cenaze sonrası büyük kitlesel eylemler
bekleniliyor.


Aslında bu olaya benzer bir olayın, yine Exarchia'da 1985'te
yaşandığı, o gün ölen Michalis Kaltezas'ın da, tıpkı Aleksis gibi 16
yaşında olduğu ve polis tarafından kafasına ateş edilerek öldürüldüğü
ve çıkan olayların haftalarca sürdüğü biliniyor.


Son zamanlarda adı büyük yolsuzluklara karışmış olan Karamanlis
hükümetine yakın kaynaklar 6 Aralık'tan bu yana Yunanistan'da yaşanan
isyanı önemsizleştirmek için dezenformasyon faaliyetini sürdürüyor.
Bunun bir örneğini Yorgo Kırbaki'nin Radikal ve Hürriyet gazetelerinde
yayımladığı haberlerde de görmek mümkün. İsyancıları, özellikle
anarşistleri yağmacı gibi gösteren bu haberler, 1996'da Kadıköy'de
gerçekleşen 1 Mayıs kutlamalarında polis kurşunuyla üç kişi öldüğü
zaman, ölenlerin değil de göstericilerin çiçeklere saldırmasını gazete
manşetlerine taşıyan mantıkla örtüşüyor. Halbuki olayların başlaması
ve geldiği nokta hiç de Kırbaki ve benzeri gazetecilerin gösterdiği
gibi değil. Anarşistler, bir olay çıksın da yağma yapalım diye
bekleyen yağmacılar değil. Adı yolsuzluklara karışmış, yaşanan
ekonomik krizin tüm yükünü emekçilerin üzerine yıkan sağcı Karamanlis
hükümetinin uyguladığı politikaların taşıran damlası, 16 yaşındaki bir
gencin göğsünden vurularak öldürülmesiyle başka bir boyuta sıçrıyor.
Çünkü sessiz kalındığı zaman başlarına ne geleceğine Türkiye'ye
bakarak bile görebilirler. Yorgo Kırbaki, verdiği haberde, ölen gencin
zengin bir ailenin çocuğu olduğunu özellikle belirterek, yaşanan
isyanın sınıfsal bir yanı olmadığının altını çizmek istemiş.


Sadece son zamanlarda Türkiye'de polis şiddetiyle ölenlerin sayısı,
Yunanistan'da ölenlerin onlarca katı olduğu halde, ne suçlular
gerektiği gibi teşhir edilerek cezalandırılıyor, ne de örgütsüz bir
toplum oluşumuzdan dolayı kitlesel eylemlerle polis şiddetin önü
kesilebiliyor. Yunanistan halkı, başta bulunan hükümeti devirecek
kadar böylesine şiddetli gösteriler yapmasaydı, emin olun
Yunanistan'da da durum, Türkiye'de yaşananlardan farklı olmazdı.


Nijeryalı göçmen Fetsus'un Beyoğlu polis merkezinde silahla
öldürülmesi, suçu sadece sol görüşlü bir dergi dağıtmak olan Ferhat
Gerçek'in polis tarafından sırtından vurularak felç bırakılması, Engin
Çeber'in Adalet Bakanı'nı bile özür dilemek zorunda bırakan 10 gün
süren bir işkenceyle öldürülmesi, Çağdaş Gemik'in motosikleti üzerinde
kafasından vurularak durdurulması gibi hadiseler, sadece aklımıza
gelen birkaç örnek. Kendisine polis süsü veren kişilerin bile, bir
kadını onlarca kişinin gözü önünde rahatça sürükleyerek götürmesine
sessiz kalan bir toplum olduğumuz için de, polisin şiddetine
Yunanistan'daki gibi karşılık veremeyişimiz, üzerinde düşünmemiz
gereken önemli bir mesele. Komşumuz Yunanistan'dan bu anlamda
alacağımız önemli dersler olduğu bir gerçek. Hâlâ 12 Eylül darbesini
yargılayamamış bir demokrasi içinde yaşadığımızı da unutmamalı.


Bu yüzden, Yunanistan'da yaşanan bu isyan, bizim de uzun yıllardır
yaşadığımız bir yarayı kanatmaktadır. Ve yüreğimiz Yunan
kardeşlerimizle birlikte atmaktadır. Alex'ler ölmesin diye!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder